Yaşlı Bireylerde Sosyodemografik Özellikler ve Kognitif Fonksiyonların Yaşam Kalitesine Etkisi
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
P: 0-0
Aralık 2013

Yaşlı Bireylerde Sosyodemografik Özellikler ve Kognitif Fonksiyonların Yaşam Kalitesine Etkisi

Turk J Osteoporos 2013;19(3):0-0
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç:

Bu çalışmada yaşlı bireylerde sosyodemografik özellikler ve kognitif fonksiyonlardaki değişimin yaşam kalitesine etkisini araştırmak amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem:

Altmış beş yaş ve üzeri toplam 174 birey alındı. Sosyodemografik verileri, eşlik eden hastalıkları, kronik kullandıkları ilaçlar, sigara içim durumu kaydedildi. Kognitif fonksiyonlar Standardize Mini Mental Test (SMMT) ile değerlendirildi. Yaşam kalitesi SF-36 yaşam kalitesi (YK) ölçeği ile değerlendirildi.

Bulgular:

Olguların yaş ortalaması 72,35±6,55 yıl idi. Olguların 104’ü (%59,8) 65-74 yaş arası, 70’i (%40,2) 75-88 yaş arasında bulunmaktaydı. 65-74 yaş arası bireylerin SF 36 YK alt gruplarından fiziksel skor ve mental skor ortalamalarının 75-88 yaş arası bireylerden istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu gözlendi (p<0,05). 65-74 yaş arası bireylerin SMMT ortalamalarının 75-88 yaş arası bireylerden istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu gözlendi (p<0,05). Cinsiyet, meslek ve sigara kullanımı SF-36 YK ölçeğinin hem fiziksel hem de mental skorunu etkilememekte, gelir durumu fiziksel skor, medeni durum ve eğitim durumu sadece mental skoru etkilemekteydi. Kronik hastalık ve kullanılan ilaç sayısı sadece mental skoru etkilemekte fiziksel skoru etkilememekteydi. Yaş ile kronik hastalık ve kullanılan ilaç sayısı, SMMT puanı arasında doğrusal bir ilişki bulundu (p<0,001).

Sonuç:

Yaşlı populasyonda ileri yaş, medeni durum, eğitim durumu, gelir durumu ve kötü bilişsel düzeyin yaşam kalitesini olumsuz etkilediği, cinsiyet, meslek, sigara kullanımının yaşam kalitesine etkili olmadığı gösterildi. (Türk Os­te­opo­roz Dergisi 2013;19: 69-73)

Giriş

Dünyada birçok durumda olduğu gibi, sağlık sorunlarında da bir değişim süreci yaşanmaktadır. Yaşlı populasyonun giderek artması sonucunda yaşlılarda yaşam kalitesinin arttırılması sağlık alanındaki önemli hedeflerden birisi haline gelmiştir. Yaşam kalitesi birçok değişkene bağlı karmaşık bir kavramdır (1). Yaşlılıkta cinsiyet, eğitim durumu, medeni durum, gelir durumu, meslek özellikleri, komorbid hastalıklar ve kullanılan ilaçların çokluğu, bilişsel fonksiyonların giderek bozulması sağlık hizmetlerinin ve tedavi seçeneklerinin uygulanmasında birçok olumsuzluklara neden olmakta ve bireyin yaşam kalitesinin düşmesine yol açmaktadır. Yaşlı bireylerin kentsel ve kırsal iki farklı bölgede yaşamaları eğitim durumu, gelir durumu ve sağlık güvenceleri gibi sosyoekonomik özellikler açısından farklılıklar oluşturmaktadır. Çünkü yaşlılık algısı kültürel değerlerden önemli ölçüde etkilenen bir faktördür (2). Günümüze kadar yapılmış çalışmalarda yaşlı bireylerin kentsel ve kırsal birtakım özellikleri ve yaşam kaliteleri irdelenmiştir (3-6). Çünkü yaşlanan nüfusun, aktif yaşamın içinde olması ve yeti kayıplarının önlenmesi için, yaşam kalitesini düşüren risk faktörleri bilinmeli ve bunlara bağlı fonksiyonel kayıplar azaltılmalıdır. Bu çalışmada da yaşlı bireylerdeki sosyodemografik özellikler ve kognitif fonksiyonlardaki değişimin yaşam kalitesine etkisini araştırmak amaçlanmıştır. 

Gereç ve Yöntem

Çalışmamız kesitsel olarak Ankara’nın bir ilçesindeki devlet hastanesinin fizik tedavi polikliniğine başvuran yaşlılar üzerinde gerçekleştirildi. Bireyler başvurularına göre ardı sıra alındı. Çalışmaya dahil olma kriterleri arasında testleri yapabilecek düzeyde ve soruları anlayabilecek ve cevaplayabilecek durumda olması göz önüne alındı. Çalışma öncesi tüm yaşlı bireylere çalışma ile ilgili bilgi verildi. Veri yüz-yüze görüşme tekniğiyle toplandı.

Çalışmada bireylerin yaş, cinsiyet, medeni durum, eğitim durumu, meslek, aylık gelir durumu, sosyal güvencesini içeren sosyodemografik özellikleri, komorbid hastalıkları, kullandıkları ilaçlar ve sigara alışkanlıkları kaydedildi. Aylık gelir durumu 1000 TL’den az, 1000-2000 TL arası, 2000-3000 TL arası olarak gruplandırıldı. Sigara alışkanlığı ‘Sigara içiyormusunuz? Evet\Hayır sorusuyla değerlendirildi. Olgular yaş dağılımlarına göre 65-74 yaş ve 75-84 yaş olarak iki gruba ayrıldı.

Kognitif fonksiyonların değerlendirilmesinde günlük hekimlik pratiğinde kolaylıkla uygulanabilir ve yaşlılarda kognitif fonksiyon taraması için oldukça uygun olan, kognitif fonksiyonları beş ayrı bölümde (oryantasyon, kayıt, dikkat ve hesaplama, hatırlama ve lisan) değerlendiren Standardize Mini Mental Test (SMMT) kullanıldı (7). Standardize mini mental testin 24 puanın altında olması demansı, 24-26 puan arası hafif kognitif bozukluğu, 26 puan ve üzeri ise normal kognitif fonksiyonları göstermektedir (8,9). 

Yaşam kalitesini ölçmek için Ware tarafından geliştirilen ve Türkiye’de geçerlilik ve güvenilirlik çalışması Koçyiğit ve arkadaşları tarafından yapılmış olan SF 36 yaşam kalitesi (YK) ölçeği kullanıldı (10). Ölçek 36 maddeden oluşmaktadır ve şu 8 boyutun ölçümünü sağlamaktadır: fiziksel fonksiyon (FF) (10 madde), sosyal fonksiyon (SF) (2 madde), fiziksel rol güçlüğü (FRG) (4 madde), ruhsal durum rolü (RDR) (3 madde), mental sağlık (MS) (5 madde), enerji/ vitalite (4 madde), ağrı (2 madde), sağlığın genel algılanması 27(GS) (5 madde) (10). Alt ölçekler sağlığı 0 ile 100 arasında değerlendirmektedir ve 0 kötü sağlık durumunu gösterirken, 100 iyi sağlık durumuna işaret etmektedir. Sonuçta her alt ölçek için ayrı ayrı puanlar elde etmek mümkündür. Yüksek puan iyi sağlık durumunu göstermektedir. Ölçeğin toplam puanının hesaplanması söz konusu değildir. Çalışmada hem ayrı ayrı 8 komponentin puanları hem de fiziksel sağlık (FS) ve mental sağlık (MS) olmak üzere iki komponentin puanları değerlendirildi.

Yaşam kalitesini etkileyen faktörler olarak sosyodemografik değişkenler (yaş, cinsiyet, eğitim durumu, medeni durum, meslek, aylık gelir durumu), komorbid hastalıkları, kullandıkları ilaçları, sigara alışkanlıkları ve kognitif fonksiyonlar (SMMT düzeyi) değerlendirildi.

İstatistiksel Analiz
Verilerin analizi SPSS for Windows 20.0 paket programında yapıldı. Tanımlayıcı istatistikler sayısal değişkenler için ortalama±standart sapma, nominal değişkenler ise vaka sayısı ve yüzde (%) olarak gösterildi. Gruplar (yaş dağılımına ve cinsiyete göre) ortalamalar açısından Student’s t testi ile değerlendirildi. Sosyodemografik özellikler ve SMMT ile SF-36 YK ölçeğinin ilişkisi lineer regresyon analiziyle değerlendirildi. Bağımsız değişkenin sosyodemografik özellikler, kronik hastalık sayısı, kullanılan ilaç sayısı, sigara kullanımı ve SMMT puanı, bağımlı değişkenin SF-36 YK ölçeğinin FS ve MS alt grup skorları olduğu bir model oluşturuldu. Yine yaş ile kronik hastalık ve kullanılan ilaç sayısı, SMMT arasındaki ilişki lineer regresyon analiziyle değerlendirildi. Bağımsız değişkenin yaş, bağımlı değişkenin kronik hastalık, kullanılan ilaç sayısı ve SMMT puanı olduğu bir model oluşturuldu. p<0,05 için sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.

Bulgular

Çalışmaya yaşları 65-88 arasında değişen 174 birey alındı. Olguların yaş ortalaması 72,35±6,55 yıl, 104’ü (%59,8) 65-74 yaş arası, 70’i (%40,2) 75-88 yaş arasında bulunmaktaydı. Olguların cinsiyet, medeni durum, eğitim durumu, meslek, gelir durumu, sosyal güvence, sigara kullanımı, kronik hastalık ve kullandıkları ilaç sayılarını gösteren sosyodemografik özellikleri Tablo 1’de, SF 36 YK ölçeği alt gruplarının ortalamaları Tablo 2’de özetlenmiştir. Yaş gruplarına göre SF 36 YK ölçeği alt grupları ortalamalarının karşılaştırılması da ilgili tabloda özetlenmiştir (Tablo 3). Buna göre 65-74 yaş arası bireylerin SF 36 YK alt gruplarından FF,vitalite, SF, RDR, MS, fiziksel skor ve mental skor ortalamalarının 75-88 yaş arası bireylerden istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu gözlendi (p<0,05). FRG, ağrı, GS ortalamaları arasında ise istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmedi (p>0,05). 65-74 yaş arası bireylerin SMMT ortalamalarının 75-88 yaş arası bireylerden istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu gözlendi (p<0,05). Olguların 133’ünün (%76,4) SMMT puanı 26 ve üstünde, 41’inin (%23,6) SMMT puanı 24-26 arasındaydı.

Kadınların SF 36 YK ölçeği fiziksel skor ortalaması 37,31±9,63, erkeklerin fiziksel skor ortalaması 38,48±8,60 idi. Bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,412). Kadınların SF 36 YK ölçeği mental skor ortalaması 46,07±6,24, erkeklerin mental skor ortalaması 44,44±6,30 idi. Bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (p=0,095). Evli olan yaşlı bireylerin SF 36 YK ölçeği fiziksel skor ortalaması 37,72±9,04, evli olmayan yaşlı bireylerinki 40,45±9,21 idi. Bu fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,015). Evli olan yaşlı bireylerin SF 36 YK ölçeği mental skor ortalaması 46,38±6,22, evli olmayan yaşlı bireylerinki 42,99±5,87 idi. Bu fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0,001).

Bu bulgular doğrultusunda yapılan yaşlı bireylerin sosyodemografik özelliklerinin SF 36 YK ölçeği fiziksel ve mental skor alt gruplarının lineer regresyon analiz sonuçları ilgili tabloda özetlenmiştir (Tablo 4). Buna göre yaş ile SF 36 YK ölçeğinin hem fiziksel hem de mental skoru arasında doğrusal bir ilişki saptandı. Yaşdaki bir birimlik artış fiziksel skorda 0,432’lik, mental skorda 0,552’lik bir azalmaya neden olmaktaydı (β=0,432, β=0,552). Bu ilişki istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0,001). Cinsiyet, meslek ve sigara kullanımının SF 36 YK ölçeğinin hem fiziksel hem de mental skoru etkilemediği, gelir durumunun fiziksel skoru, medeni durum ve eğitim durumunun sadece mental skoru etkilediği gözlenmiştir. Kronik hastalık ve kullanılan ilaç sayısının sadece mental skoru etkilediği fiziksel skoru etkilemediği görülmüştür.

Yaş ile kronik hastalık ve kullanılan ilaç sayısı arasında doğrusal bir ilişki bulundu. Yaşdaki birimlik artış kronik hastalık ve kullanılan ilaç sayısında 0,032’lik bir artmaya neden olmaktaydı (r=0,423 β=-0,032). Bu ilişki istatistiksel olarak anlamlıydı [f(1,172)=37,56 p<0,001].

Yaş ile SMMT puanı arasında doğrusal bir ilişki bulundu. Yaşdaki birimlik artış SMMT puanında 0,734’lük bir azalmaya neden olmaktaydı (r=0,149 β=-0,734). Bu ilişki istatistiksel olarak anlamlıydı [f(1,172)=200,85 p<0,001].

SF 36 YK ölçeğinin fiziksel skor ve mental skor ortalaması ile SMMT puanı arasında doğrusal bir ilişki bulundu. Standardize mini mental testteki bir birimlik artış SF 36 YK ölçeğinin fiziksel skorunda 1,808’lik bir artmaya neden olmaktaydı (r=0,261 β=1,808). Bu ilişki istatistiksel olarak anlamlıydı [f(1,172)=12,56 p<0,001]. Standardize mini mental testteki bir birimlik artış SF 36 YK ölçeğinin mental skorunda 3,701’lik bir artmaya neden olmaktaydı (r=0,782 β=3,701). Bu ilişki istatistiksel olarak anlamlıydı [f(1,172)=270,18 p<0,001].

Tartışma

Yaşlıların yaşam kalitesinin araştırıldığı bu çalışma sonunda en düşük YK puanı fiziksel fonksiyonda, en yüksek YK puanı ise ruhsal durum rolünde elde edilmiştir. Mental skor puan ortalaması fiziksel skora göre daha yüksek bulunmuştur. Bunun nedeni katılımcıların duygusal ve sosyal anlamda kendilerine destek olan kişi veya kişilerin varlığından olabilir. Çünkü sosyal fonksiyon puan ortalamaları da ruhsal durum rol puan ortalamasına yakındı. Bunun bir başka nedeni de bireylerin çoğunun evli olması olabilir. Yaşlılarda yaşam kalitesini ölçen başka çalışmalarda da en yüksek puan duygusal rolde, en düşük puan ise genel sağlıkta bulunmuştur (1,4). Yine Amerika Birleşik Devletleri’nde 65 yaş ve üzeri yaşlıların YK’sinin araştırıldığı çalışmada da ruhsal alana ilişkin puan, fiziksel puandan daha yüksek bildirilmişti (5). 

Çalışmamızda yaş ile YK arasında anlamlı lineer bir ilişki olduğu, yaşdaki artışın YK skorunda düşmeye neden olduğu gözlenmiştir. Yine ilerleyen yaşla birlikte kognitif fonksiyonların da bozulduğu gösterilmiştir. Bunu destekleyen ilerleyen yaşla birlikte YK ve bilişsel fonksiyonların olumsuz etkilendiğini gösteren araştırmalar bulunmaktadır (6,11). Yine incelenen parametrelerden cinsiyet ve mesleğin YK’ni etkilemediği, gelir durumunun YK’nin fiziksel skorunu etkilediği, medeni durum ve eğitim durumunun YK’nin mental skorunu etkilediği gözlemlendi. Bizim sonuçlarımızdan farklı olarak başka çalışmalarda erkeklerin yaşam kalitesinin kadınlara göre daha yüksek olduğu saptanmıştır (12,13). Tajvar ve ark.larının çalışmasında yaşlıların yaş, cinsiyet, eğitim durumu, ekonomik durumun kötü olmasının yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilediği gösterilmiştir (14). Yine başka bir çalışmada, huzurevinde kalan 65 yaş ve üzerindeki bireylerin yaş, cinsiyet, eğitim durumu, medeni durum, sosyal güvence, ekonomik durum ile yaşam kalitesi ilişkili bulunmuştur (1). Bunların aksine Sönmez ve ark.larının çalışmasında yaşlılarda eğitim durumu, aylık gelir durumu, medeni durum ve sağlık güvencesi ile YK alt bileşenleri arasında anlamlı farklılık saptanmamıştır (4).

Çalışmamızda gelir seviyesine bağlı olarak bireylerin beslenme, kendine bakma, sağlıkla ilgilenme gibi durumlarındaki değişiklik sonucunda yaşam kalitelerinin fiziksel skorunun etkilenmesi beklediğimiz bir sonuç olarak karşımıza çıkmıştır. Yine Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir çalışmada da gelir durumu, işsizlik gibi demografik özelliklerin YK’ni etkilediği gösterilmiştir (11).

Kaynaklarda yalnız yaşayanlarda YK’nin diğerlerine göre daha düşük olduğu araştırmalar mevcuttur (1,15). Çalışmamızda medeni durumun YK’nin mental skorunu etkilemesi bununla uyumludur. Çünkü evli olma durumunda karşılaşılan sorunların paylaşımı bireylerin üzerindeki psikolojik yükü azaltmaktadır. Evli olan bireylerde YK’nin fiziksel skorunun daha düşük olması ise birlikte yaşamanın getirdiği fiziksel yükten kaynaklanabilir.

Demografik olarak 65 yaş, yaşlılık sınırı olarak kabul edilmekte ve bu yaşın üzerindeki kişilerde yaşam konusunda birçok kayıplar yaşanmaktadır (16). Bu süreç içinde görülme sıklığı artan kronik hastalıklar bireyin genel sağlığını etkileyerek yaşam kalitesinin düşmesine neden olmaktadır (15,17). Yaptığımız çalışmada ilerleyen yaşla birlikte kronik hastalık sayısının arttığı ve yaşam kalitesinin mental skoruyla kronik hastalık sayısı arasında doğrusal bir ilişki bulunurken, fiziksel skorla istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştı. Yaşlanmayla artan kronik hastalıklar, kişisel yetersizlikleri ve günlük yaşam aktivitelerindeki bağımlılığı belirlemektedir ve yaşam kalitesini azaltmaktadır (4,18,19). Çalışmamızın aksine kronik hastalık varlığının YK’nin fiziksel boyutu üzerine anlamlı etki gösterdiği buna karşın ruhsal alan üzerine etkili olmadığını gösteren çalışmalarda mevcuttur (8). 

Sigara kullanımı yaşlı populasyonda mortalite için bağımsız bir risk faktörüdür. Altmış beş yaş üzerinde sigara bırakanlarda koroner kalp hastalığı, kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve akciğer kanserine bağlı ölümlerde ve osteoporoz riskinde azalma bildirilmiştir (20). Ülkemizde yaşlılardaki sigara kullanımının YK’ne etkisini araştıran veriler bulunmamakla birlikte çalışmamızda sigara kullanımının yaşlı bireyin yaşam kalitesini etkilemediğini ortaya koyduk.

Çalışmamızda olduğu gibi ilerleyen yaşla birlikte bilişsel işlevlerin bozulduğu daha önce de gösterilmişti (21). Bir çalışmada 60-74 yaş grubundakilerin %27,2’sinde, 75 yaş ve üzerindeki grubun %56’sında, başka çalışmada da 60-74 yaş grubundakilerin %28,5’inde, 75-94 yaş grubunun %71,7’sinde bilişsel bozukluk saptanmıştır (22). Bizim çalışmamızda da 65-74 yaş arasındaki bireylerin SMMT puanının 75-88 yaş arası bireylerin SMMT puan ortalamasından yüksek olduğu gözlenmişti. Bilişsel bozukluk ilerledikçe bireyler yıkanma, giyinme, yemek yeme gibi en temel ihtiyaçlarını bile giderememekte, bir çoğu 24 saat bakıma gereksinim duyulacak duruma gelmekte ve dolayısıyla da yaşam kalitelerinin düşmektedir (10). Huzurevinde yapılan bir çalışmada da SMMT puanı düştükçe işlevsel bağımlılığın arttığı belirlenmiştir (23). Ergün ve ark.ları da çalışmalarında SMMT ortalaması düşük bulunan huzurevindeki yaşlıların alışveriş ve giyinme açısından, polikliniğe gelen yaşlıların ise ulaşım ve telefon kullanma açısından daha bağımlı olduklarını saptamışlardır (24). Bizim de çalışmamızda kognitif fonksiyonlarla yaşlı bireylerin yaşam kalitelerinin direk bağlantılı olduğu, kognitif fonksiyonlardaki bozulmanın yaşam kalitesinin hem mental hem de fiziksel komponentini olumsuz etkilediği gösterilmiştir.

Sonuç olarak çalışmamızda kırsaldaki yaşlı populasyonda ileri yaş, medeni durum, eğitim durumu, gelir durumu ve kötü bilişsel düzeyin yaşam kalitesini olumsuz etkilediği, cinsiyet, meslek, sigara kullanımının yaşam kalitesine etkili olmadığı gösterildi. Buna bağlı olarak yaşlı nüfusla ilgilenen birçok hekimin bu bulgular doğrultusunda yaşlı bireylere yaklaşmasının, bireylerin tıbbi sağlık problemlerinin çözümlenmesi kadar, bilişsel yönden desteklenmelerinin, yaşam kalitelerini artıran yaklaşımlarında önemli olduğu unutulmamalıdır. Bu anlamda ülkemiz gerçeklerini yansıtması açısından çalışmamızın önemli olduğunu, gelecekte bu gibi tespit çalışmalarıyla yaşlıların yaşam kalitelerinin iyileştirilebileceğini düşünmekteyiz.

Yazışma Adresi/Address for Correspondence:
 Dr. Şule Şahin Onat, Ankara Fizik Tedavi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Ankara, Türkiye 
GSM: +90 505 313 68 48 E-posta: [email protected] Geliş Tarihi/Received: 20.07.2013 Kabul Tarihi/Accepted: 07.11.2013 
Türk Osteoporoz Dergisi, Galenos Yayınevi tarafından basılmıştır. / Turkish Journal of Osteoporosis, published by Galenos Publishing. 

References

2024 ©️ Galenos Publishing House