Toplumlarda yaygin bir saglik problemi olan osteoporoz, en sik görülen metabolik kemik hastaligidir ve yasli populasyonun artmasiyla prevalansi önemli ölçüde artmaktadir. Tüm etnik populasyonu ve her iki cinsiyeti de etkileyebilen bir problemdir. Dünya Saglik Örgütü tahminlerine göre Avrupa, Amerika ve Japonya’da 75 milyondan daha fazla kiside osteoporoz bulunmaktadir (1). Özellikle 50 yasin üzerindeki postmenapozal kadinlar osteoporoz gelisimi için en yüksek riske sahiptir. Türkiyede de 50 yas üzerinde osteoporoz prevalansi kadinlarda %12,9, erkeklerde ise %7,5’dur (2). Osteoporozun en önemli klinik sonuçlari olan kiriklar ve iliskili komplikasyonlar osteoporozu önemli bir halk sagligi problemi haline getirmektedir. Genetik ve çevresel faktörler osteoporoz gelisiminden sorumlu tutulmaktadir. Diyet ve fiziksel aktivite gibi çevresel faktörler genetik faktörlere göre kemik kütlesi üzerinde daha az etkili olsa da modifiye edilebilir olmalari nedeniyle önemlidir. Diyet modifikasyonu, kemik kayiplarini dolayisiyla kiriklari önlemeye yardimci olabilir. Kemik sagligi üzerine yarari en iyi sekilde gösterilmis olan diyet düzenlemesi kalsiyum ve D vitamini aliminin modifikasyonudur (3). Diyetteki tuz modifikasyonunun ise kemik sagligi üzerine etkisi arastirmaya açik güncel bir konudur. Günümüzde tüm dünyada, özellikle de islenmis hazir yiyeceklerin tüketilme orani yüksek olan bati ülkelerinde diyetle tuz alimi yüksek miktardadir. Çogu ülkede ortalama tuz tüketimi 9-12 gr/gün’dür (4). Ülkemizde de özellikle adolesanlarda diyet kalitesi düsük bulunmus ve diyetle tuz alimi özellikle erkeklerde yüksek saptanmistir (5). Diyetle alinan tuz oraninin yüksekligi, üriner kalsiyum yeniden emilimini azaltip atilimini arttirarak kalsiyum metabolizmasini bozmaktadir. Her 2290mg sodyum ile yaklasik 40 mg kalsiyum kaybi olmaktadir. Günde 40 mg. Kalsiyum kaybi bir dekad boyunca %10’luk kemik kaybi ile açiklanmaktadir (6). Tuz ile iliskili kalsiüri serum kalsiyum düzeylerini geçici olarak düsürüp kompanzasyon mekanizmalarinin ortaya çikmasina neden olmaktadir. Bu kompanzasyon mekanizmalarindan biri de artan parathormonun etkisiyle olusan kemik rezorbsiyonudur (7). Bu durum da osteoporoz için bir risk faktörüdür. Tuzun osteoporoz ile iliskisini arastiran çalismalar, genellikle kemik döngü parametrelerini esas alarak sonuçlari yorumlamistir. Ancak, kisa süreli deneysel çalismalarda tuzun üriner kemik yikim belirteçlerine etkisi konusunda çeliskili sonuçlar bulunmustur (7,8). Örnegin, News A ve arkadaslarinin çalismasinda tuz alimi ile deoksipridinolin atilimi arasinda bir iliski gösterilememistir (9). Sellmeyer ve ark. ise diyet ile 4 haftalik yüksek tuz aliminin üriner kalsiyum atilimina ek olarak kemik rezorbsiyonunun daha duyarli bir belirteci olan üriner tip-1 kolajen aminoterminal çapraz bagli telopeptidleri (NTx) düzeylerinde artisa neden oldugunu göstermisler ve böylelikle yüksek tuz aliminin kemik rezorbsiyonuna etkisi olabilecegini öne sürmüslerdir (10). Yapilan bu kisa süreli akut tuz yükleme çalismalarinda günlük tuz alinmasinda standizasyonun zorluklarinin yani sira üriner kalsiyum atilimini arttiran protein gibi diger diyetsel faktörlerin de sonuçlari etkileme olasiligi vardir. Bu durum ve çalismalar arasindaki metodolojik farkliliklar çeliskili sonuçlari açiklayabilir. Tuzun kemik sagligi ve kirik riski üzerine “uzun süreli” etkisi hakkinda daha iyi yorum yapabilmek için kemik mineral yogunlugu ve kirik riskindeki degisikligi degerlendiren randomize kontrollü çalismalardan elde edilen verilere ihtiyaç vardir. Fakat veriler daha ziyade gözlemsel çalismalara dayanmaktadir ve kemik mineral yogunlugunun takibine dayandirilan çalismalarin sonuçlari da tatmin edici olmaktan uzaktir (7). Greendale ve arkadaslarinin yaptigi 16 yillik prospektif kohort bir çalismada tuz tüketimi ve kemik mineral yogunlugu arasinda bir iliski bulunmamisken, (11) Martini LA ve grubu ise günde 16 gr’in üzerindeki tuz tüketiminin kemik yogunlugunda azalma riskini 3,4 kat arttirdigi bildirmektedirler (12). Çalismalarin anketlere dayandirilmamasi ve daha net verilerle yapilan takiplerle örnegin degisik günlerde bakilan 24 saatlik idrar-sodyum ölçümleri ile tuz tüketiminin takibi bu nedenle önerilmektedir (13). Yüksek tuz aliminin genel saglik üzerine olumsuz etkisini azaltmak için çogu ülke ulusal rehberlerini gelistirmistir. Örnegin Amerika ve Ingiltere önerilerine göre yetiskinler için günlük tuz tüketimi 6gr’in altinda olmalidir (14). Yüksek tuz aliminin kemik üzerindeki olumsuz etkisini bozan yaklasimlardan biri de diyetle yeterli miktarda kalsiyum aliminin saglanmasi olabilir. Özellikle tuz kisitlamasina ek olarak kalsiyum alimini arttirmanin kemik kayip hizinda azalmaya neden oldugu gösterilmistir (7). Baska bir yöntem ise diyetteki potasyum oranini arttirmaktir. Bu yaklasimin yüksek tuz alimiyla iliskili olan üriner kalsiyum atilimini azalttigi bulunmustur (10). Bu nedenle günlük potasyumdan zengin meyve ve sebzelerin tüketilmesi önerilmektedir. Sebze ve meyveden zengin beslenmenin artmis kemik döngüsünün belirteçlerinde azalma yaptigi gösterilmistir (15). Böyle bir diyet magnezyum, kalsiyum, vitamin K gibi kemik üzerine olumlu besin maddelerini içerdigi gibi ayni zamanda potasyum bakimindan da zengindir. Sonuç olarak , mevcut literatürler diyetle alinan tuz oraninin daha ziyade tuzun kalsiyum metabolizmasi üzerine etkisini arastirmis olan kisa süreli çalismalardir. Eldeki kanit daha ziyade tuzun kalsiyum metabolizmasi üzerine etkisini degerlendiren kisa süreli çalismalara dayanmaktadir. Uzun süreli yüksek tuzlu diyetin kemik mineral yogunlugu üzerine etkisini degerlendiren çalismalar yeterli degildir ve kirik riskinin degerlendirildigi çalismalar yoktur. Yine de kisa süreli çalismalardaki bulgular, kalsiürik etkinin uzun sürede kemik sagligi üzerine olumsuz etkisi olabilecegini düsündürmektedir. Bu yüzden diyetle tuz alimini kisitlamanin kardiyovasküler sistem üzerine olumlu etkisinin yaninda kemik sagligi üzerine de yararli etkisi olabilir. Bu da bireysel bazda yapilacak olan diyet modifikasyonu ile olabilecegi gibi hükümet-gida endüstrisi ortakligiyla alinabilecek kararla hazir yiyeceklerdeki tuz oraninin azaltilmasi seklinde bir stratejiyle daha etkili bir sekilde gerçeklesebilecektir.