Türkiye’nin İki Farklı Bölgesindeki Osteoporozun Karşılaştırılması
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
P: 56-59
Ağustos 2014

Türkiye’nin İki Farklı Bölgesindeki Osteoporozun Karşılaştırılması

Turk J Osteoporos 2014;20(2):56-59
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 24.02.2014
Kabul Tarihi: 04.06.2014
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç:

İklim ve coğrafi farklılıklarının kemik mineral dansitometrisi üzerine etkisinin incelenmesi.

Gereç ve Yöntem:

İki farklı bölgedeki osteoporoz düşünülen ve bu nedenle Dual Enerji X-ray Absorpsiyometri (DXA) çekilen toplam 2457 hastanın dosyaları retrospektif olarak değerlendirildi ve çalışmaya dahil edildi. Ayrıca hastaların; yaşları, cinsiyetleri, vücut kitle indeksi (VKİ) ve osteoporoz etyolojileri kaydedildi.

Bulgular:

Çalışmaya dahil edilen hastaların femur boynu ve lomber omurga DXA ölçümleriyle osteoporoz tanısı konulan 927 hasta ile osteopeni tanısı konulan 907 hasta tespit edildi. Gruplar arası yaş, cinsiyet, VKİ açısından anlamlı fark izlenmedi. Her iki bölgedeki aynı yaş ve cinsiyetteki hastaların lumbal bölge L1-4 T skoru ile femur boyun T skoru karşılaştırıldığında anlamlı bir fark olduğu görüldü (p<0,001).

Sonuç:

Osteoporozla mücadele ve tedavisinde coğrafi ve iklim farklılıklarının kemik yoğunluğu üzerine etki etmesinden dolayı bu farklılıkların da gözönüne alınarak koruyucu ve tedavi edici metodlar konusunda bölgesel yeni stratejiler geliştirilmelidir. (Türk Osteoporoz Dergisi 2014;20: 56-9)

Giriş

Osteoporoz günümüzde önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. İnsan ömrünün uzaması ile görülme sıklığı artan osteoporoz, metabolik kemik hastalığıdır (1). Osteoporoz kemik kütlesinde azalma ve kemik kırılganlığında artış ile seyreder (1).

Osteoporozun en sık görülen şekli primer osteoporoz olup genellikle 45 yaşından sonra başlar ve yaşla birlikte görülme sıklığı artar. Epidemiyolojik çalışmalarda bölgesel farlılık gözlenmekte prevelans 50-60 yaş arası kadınlarda %40-%55, 60-70 yaş arası %75, 70 yaş ve üzeri ise %85-%90 olarak bildirilmektedir (2).

Osteoporoz coğrafi şartlara göre değişmektedir. Bunu belirleyen faktörlerden biri ise D vitaminidir (3). Deride D vitamini sentezi coğrafi konum, mevsimler, yaş, hava durumu, güneşe direkt maruz kalma süresi, ırk, derinin rengi, güneş koruyucu kremlerin kullanılması ve giyim şeklinden etkilenmektedir (4-10).

Enlem, boylam, rakım gibi iklim-coğrafi ve kültür farklılıklarının oldukça fazla olduğu ülkemizin iki uç bölgesindeki kemik mineral dansitometrisinin retrospektif taranarak bu farklılıkların kemik sağlığı üzerine etkisini incelemek amacıyla çalışmamızı planladık.

Gereç ve Yöntem

Çalışma Hakkari Yüksekova Devlet Hastanesi ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Dual Enerji X-ray Absorpsiyometri (DXA) çekilen 2457 hastanın dosyası kesitsel ve retrospektif olarak incelenerek çalışmaya dahil edildi. Yaş, kilo ve boy ölçümlerindeki aşırı alt ve uç değerlere sahip hastalar çalışmadan çıkarıldı.
Femur ve lomber bölge kemik mineral yoğunluğu (KMY) ölçümleri sonucunda osteoporoz tanısı konulan 927 hasta ile osteopeni tanısı konulan 907 hasta tespit edildi. Ayrıca hastaların yaş, cinsiyet, kilo, boy, vücut kitle indeksi (VKİ) osteoporoz etyolojisi not edildi.

Çanakkale’deki hastalar 1. gruba, Hakkari’deki hastalar ise 2. gruba dahil edilerek çalışma iki gruba ayrıldı. Her iki gruptaki omurga (L1-4) ve kalça (femur boyun) KMY’leri DXA yöntemi kullanlarak ölçüldü. Birinci grubun ölçümleri GE healtcare lunar prodigy marka ile ikinci grubun ölçümleri ise GE healtcare Dpx-nt marka ile yapıldı. Dünya Sağlık Örgütü sınflamasına göre hastalar T skoru -2,5 ve altında olanlar osteoporotik, -1 ile -2,5 arasında olanlar osteopenik ve -1’in üzeri olanlar normal olmak üzere incelendi (11).

İstatiksel analiz SPSS 12 versiyonu kullanılarak yapıldı. Devamlı değişkenler ortalama ± SD kategorik veriler ise yüzde (%) olarak belirtildi. Normal dağılan verilerde için student T testi, normal dağılmayan veriler için Mann Whitney U testi kullanıldı. P değeri <0,05 altındaki değerler anlamlı kabul edildi.

Bulgular

Birinci gruptaki toplam hasta sayısı 918 olup yaş ortalaması 59±11, ikinci gruptaki toplam hasta sayısı 1540 olup yaş ortalaması 59±13’tü. Toplam 2457 hasta çalışmaya alındı. Birinci gruptaki hastaların 824’ü kadın 94’ü erkek idi. İkinci gruptaki hastaların 1438’i kadın 101’i erkek idi. Birinci gruptaki hastaların boy ortalaması 159±7, ikinci gruptakilerin ise 155±6 idi. Birinci gruptaki hastaların kilo ortalaması 74kg±15, ikinci gruptakilerin ise 68kg±13 idi (Tablo 1). Her iki gruptaki hastaların toplamda 927’si Osteoporoz tanı ve tedavisi alanlardı. Birinci grupta osteoporoz tedavisi alan hasta sayısı 126 idi. Hastalardan alendronat tedavisi alanlar 70 (%55,5), risedronat tedavisi alanlar 50 (%39,6), ibandronat tedavisi alanalar 6 (%4,7) kişi idi. Osteopeni nedeniyle 413 hasta sadece kalsiyum tedavisi almakta idi. İkinci grupta ise 801 hasta osteoporoz tedavisi almakta idi ve tedaviler arasında alendronat fazlalıkta idi ve toplam 746 hasta (%93,1) alendronat tedavisi, geri kalan 55 hasta (%6,8) ise ibandronat tedavisi almakta idi. Her iki grubun aldıkları tedavi açısından anlamlı bir fark izlenmedi. Her iki gruptaki osteoporoz etyolojileri incelendiğinde birinci grupta ilk sırada senil osteoporoz 64 hasta (%50,7), ikinci grupta ise postmenopozal osteoporozla 391 hasta (%48,8) ilk sırada izlendi. Her iki grubun osteoporoz etyolojileri açısından karşılaştırıldığında anlamlı bir fark izlenmedi (Tablo 2). Ayrıca bu gruptaki 494 hasta ise osteopeni nedeniyle sadece kalsiyum tedavisi rapor edilmişti. Her iki grubun T değerlerine bakıldığında birinci grubun lumbal bölge L1-4 T skoru ortalaması -0,91 iken ikinci grubun lumbal bölge L1-4 T skoru ortalaması -2,33’tü. Femur boyun bölgesindeki T skoru ortalamaları birinci grubun -0,59 iken ikinci grubun ortalama T skoru -1,44’tü.

Hastaların aynı yaş ve cinsiyetteki lumbal bölge L1-4 T skorları ile femur boyun T skorları karşılaştırıldığında anlamlı bir fark olduğu görüldü (Tablo 3) (p<0,001).

Tartışma

Günümüzde yaşam süresinin giderek uzamasıyla, ileri yaş popülasyonu ve beraberinde getirdiği sağlık sorunları da önem kazanmaktadır. Uzayan yaşam süresi ile birlikte osteoporoz, dünyanın birçok bölgesinde önemli bir halk sağlığı problemi haline gelmiştir (12). Bu nedenle osteoporozun 2000’li yıllarda geniş halk kitlelerini ilgilendiren önemli bir sağlık sorunu olduğu dünya tıbbı tarafından kabul edilmektedir. Osteoporoz tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli sağlık problemidir.

Osteoporozda risk faktörleri oldukça fazladır. Osteoporozdaki en önemli risk faktörleri; yaş, cinsiyet, vücut ağırlığı, menopoz, hormonal nedenler, genetik ve ırksal nedenler, beslenme, yaşam tarzı, sigara ve alkol kullanımı, immobilizasyon, çeşitli ilaçlar ve hastalıklar şeklinde belirtilmektedir (13-16).

Bu risk faktörlerinden bir kısmı değiştirilebilirken (beslenme, sedanter yaşam, sigara, ilaç, alkol, kahve tüketimi), bir kısım faktör ise değiştirilemez (yaş, cinsiyet, genetik, etnik köken) niteliktedir (17). Osteoporoz risk faktörlerinin KMY ilişkisini inceleyen bir çalışmada postmenopozal kadınlarda ileri yaş, düşük fiziksel aktivite düzeyi, yetersiz günlük kalsiyum alımı ve vertebral kompresyon fraktürü varlığı düşük KMY sonuçlarıyla ilişkili bulunurken, medeni durum, meslek, eğitim durumu ve ailede kırık öyküsünün varlığı KMY sonuçlarıyla ilişkili bulunmadı (18). Risk faktörleri açısından ilk sıralarda yer alan yaş ve cinsiyetin çalışmamızda iki uç bölge arasında benzer olduğu ancak DXA ile ölçülen KMY değerleri arasında çok anlamlı bir ilişki bulunduğu görüldü. Bunun nedenin diğer risk faktörleri olabilmekte birlikte rakım farkı, sıcaklık farkları nedeniyle giyim tarzlarının daha önemli olduğu düşüncesindeyiz. Çünkü ülkemiz coğrafi konumu nedeniyle kuzey yarım kürede bulunmaktadır ve meteorolojinin verilerine göre güneş ışınlarından faydalanma olanağı üç mevsimde de oldukça yüksektir. Çanakkale ilinin deniz kıyısında olması, Hakkari Yüksekova ile arasındaki rakım farkının çok olması (yaklaşık 2000 m) ve bu rakım farkı nedeniyle oluşan ısı farkı, enlem ve boylamdan kaynaklanan güneş ışığından faydalanma süresindeki değişiklik yaşam ve giyim tarzını etkilemektedir.

Güneş ışığından yararlanmada giyim tarzının önemli olduğu ile ilgili yapılan bir çalışmada 25(OH)D vitamini düzeyleri arasındaki ilişki incelenmiş güneş ışığının deriyle temasını engelleyen kapalı giyim tarzı ile serum 25(OH)D düzeyindeki düşüklük arasında doğru bir ilişki saptanmıştır (19). Bizde çalışmamızda coğrafi şartların giyim tarzını etkileyip osteoporoza katkısı olacağını düşünüyoruz.

Yine ülkemizde yapılan başka bir çalışmada; güneş ışığından yararlanamayan kapalı giyim tarzına sahip kadınlarla, modern giyimli kadınların 25(OH)D vitamini düzeyleri ve KMY ölçümleri karşılaştırılmış, modern giyimli kadınların kapalı giyim tarzına göre daha yüksek 25(OH)D ve alkali fosfataz düzeylerine sahip olduğu görülmüştür. Ayrıca 25(OH)D düzeyleri ile KMY arasında bir korelasyon bulunamamıştır (20).

Sarıdoğan ve ark. yaptığı çalışmada Türkiye’nin üç farklı coğrafi bölgesinde postmenopozal kadınlarda D vitamini ve KMY ölçümlerinde D vitaminleri düzeyleri arasında üç şehirde de D vitamini düzeyleri açısından anlamlı olarak farklı bulunurken L1-4 T skoru ile femur boynu T skorunun D vitamini ile kalsiyum düzeyleri arasında zayıf anlamlı bir korelasyon vardı (3). Çalışmamızda ise T skorları açısından daha anlamlı fark olduğu izlendi. Bu farkın nedeninin rakım ve iklim açısından diğer üç bölgeye göre bu bölgelerde daha belirgin farklar olması olabilir. Ayrıca çalışmamızda iki bölgedeki ölçümlerin farklı DXA cihazı ile yapılması kısıtlılıktı.

Osteoporoz ve osteoporotik kırıklar için risk faktörlerinin tanımlanması ile risk altındaki hastalar belirlenebilir ve kırık başta olmak üzere oluşacak diğer komplikasyonlar önlenebilir. İki bölge arasındaki kırık sıklığının değerlendirilmesi bu çalışmadaki eksiğimiz olabilir. Ancak iki bölge arasındaki lumbal bölge T skoru ile femur boyun T skoru arasındaki anlamlı fark kırık riski ve sıklığı açısından fark oluşturabilir.

Sonuç

Ülkemizin iki uç bölgesinde aynı yaş ve cinsiyetteki bu farklılık nedeniyle osteoporozla mücadelede koruyucu ve tedavi edici metodlar konusunda bölgesel yeni stratejiler geliştirilmelidir.

References

2024 ©️ Galenos Publishing House