Postmenopozal Osteoporozda Kemik Mineral Yoğunluğu ve D Vitamini Düzeylerinin Göz İçi Basınç Değerleri ile İlişkisi
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
P: 1-4
Nisan 2015

Postmenopozal Osteoporozda Kemik Mineral Yoğunluğu ve D Vitamini Düzeylerinin Göz İçi Basınç Değerleri ile İlişkisi

Turk J Osteoporos 2015;21(1):1-4
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 18.08.2014
Kabul Tarihi: 02.10.2014
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç:

Osteoporoz (OP) ve D vitamini düzeylerinin göz içi basınç (GİB) üzerine etkisini incelemek ve bunların glokom için bir risk faktörü olup olmadığını belirlemek.

Gereç ve Yöntem:

Osteoporoz tanısı konulmuş 80 postmenapozal kadın hasta (grup 1) ve 74 birey kontrol (grup 2) grubu olarak alındı. Hastaların yaş, boy ve kiloları sorgulandı, vücut kitle indeksi hesaplandı. Kemik mineral yoğunluğu (KMY) lomber vertebralardan ve proksimal femurdan DXA cihazı (Lunar DPX-IQ®) ile değerlendirildi. 25(OH) D vitamin düzeyleri bakıldı. Her iki grupta Snellen eşeli ile görme keskinliğine bakıldı. Biomikroskop ile ön segment muayenesi ardından gonyoskopi yapıldı. Göz içi basınç aplanasyon tonometresi ile günün aynı saatinde ölçüldü. Yüzde 1’lik tropikamid damlatıldıktan sonra fundus muayenesi yapıldı.

Bulgular:

Grup 1 ve 2 hastaların yaş ortalamaları sırasıyla 62,4±10,5 ve 60,6±11,9 yıl idi. Her iki grup karşılaştırıldığında grup 1’de GİB daha yüksek olmasına rağmen gruplar arasında istatiksel anlamlı fark yoktu (p>0,05). D vitamini düzeyi açısından gruplar arası istatiksel anlamlı fark yoktu (p>0,05). GİB ve D vitamini düzeyi arasında kuvvetli negatif korelasyon bulundu (p=0,003, r=0,428). KMY, lomber ve femur boyun T skorları ile GİB arasında ilişki bulunamadı (p>0,05).

Sonuç:

Bu çalışma OP’nin GİB düzeylerini etkilemediği, D vitamini eksikliğinin yüksek GİB gelişiminde risk faktörü olabileceğini göstermiştir. Biz glokom için en önemli risk faktörü olan GİB yüksekliğini azaltmada D vitamini takviyesinin faydalı olabileceğini düşünmekteyiz. Düşmelere bağlı osteoporotik kırıkları önlemede rutin göz muayenelerinin ve GİB ölçümlerinin yapılmasını önermekteyiz.

Giriş

Osteoporoz (OP); kemik mineral yoğunluğu (KMY) ve kemik gücünde azalma, kemik kırılganlığı ile birlikte artmış kırık riski ile seyreden metabolik bir kemik hastalığıdır. OP ortalama yaşam süresinin artması ile önemli bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Yaşam kalitesi ve ekonomik yönden giderek önem kazanmaya başlamıştır (1,2). OP’nin en önemli komplikasyonu osteoporotik kırıklardır (3).

D vitamini kemik sağlığının korunmasında kritik rol oynar ve gastrointestinal sistemden (GİS) kalsiyum emiliminin sağlanması için zorunludur (4). D vitamini eksikliği yaşlı popülasyonda sık görülür. İlerleyen yaşla birlikte GİS’den kalsiyum ve D vitamini emilimi ile böbreklerde aktif D vitamini oluşumu azalır. D vitamini eksikliği kemik mineralizasyonu bozarak osteoporoza, osteomalaziye yatkınlığa ve kırık riskinde artmaya neden olur (5). D vitaminin kemik dokusuna etkileri dışında kalsiyum metabolizması üzerinden pro-apopitotik, antinflamatuvar ve immün modülatör etkisi de vardır (6).

Osteoporotik kırıkların oluşumunda önemli bir nedende düşmeye sekonder gelişen travmalardır. Düşmelerin önemli bir nedeni görme bozukluklarıdır. Osteoporozun görüldüğü yaş grubunda görme bozukluğunun sık sebepleri arasında katarakt, maküler dejenerasyon, glokom gibi oküler hastalıklar sayılabilir (7).

İleri yaş popülasyonda glokom geri dönüşü olmayan körlüğün önemli bir nedenidir. Glokom tedricen artan görme alanı kısıtlanmaları sonunda körlüğe yol açan nörodejeneratif bir optik nöropatidir. Bilinen risk faktörleri yüksek göz içi basınç (GİB), ileri yaş, pozitif aile öyküsüdür. GİB’in düşürülmesi optik sinir hasarını önlemede kontrol edilebilen tek risk faktörüdür (8).

D vitamini eksikliğinin, Alzheimer ve Parkinson gibi nörodejenaratif hastalıklarla ilişkili olduğu gösterilmiştir (9). Bu nedenle D vitamini eksikliğinin optik sinirin nörodejenaratif bir hastalığı olan glokom gelişiminde bir risk faktörü olabileceği düşünülmektedir (10).

Biz bu çalışmada postmenopozal OP’de GİB düzeyleri ile KMY ve D vitamini arasındaki ilişkiyi değerlendirmeyi amaçladık.

Gereç ve Yöntem

Çalışmaya polikliniğimize başvuran Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kriterlerine göre dual enerji X-ray absorpbsiyometre (DEXA) (Lunar DPX-IQ) ile OP olan ve OP olmayan toplam 206 postmenopozal kadın alındı. Lokal etik komite tarafından etik kurul onayı alındı. Hastalar çalışma ile ilgili bilgilendirilerek hasta onamları alındı. Hastalara yaş, cinsiyet, boy, kilo, vücut kitle indeksi (VKİ) ((kilo/(boy)²) içeren sorgulama formu dolduruldu.

OP ve glokom tedavisi almakta olan hastalar, göz içi basıncı etkileyen lokal ve sistemik ilaç kullanım hikayesi olanlar (steroid, antihipertansif ve antiepileptikler vb.) göz tutulumu ile seyreden sistemik hastalıklar (diyabet, romatizmal ve kollajen doku hastalıkları vb.). Göz içi basınç etkileyebilecek göz hastalığı olanlar (retinal ven oklüzyonu, oküler iskemik sendrom, pseudoeksfoliasyon sendromu vb.) oküler travma ve göz içi cerrahi öyküsü olanlar çalışma dışı bırakıldı. Çalışmaya dahil edilme kriterlerini karşılayan 154 kadın değerlendirildi.

KMY ölçümü DEXA ile lomber bölge ve femur boynundan yapıldı. DSÖ kriterlerine göre T skoru -2,5 ve üzeri olan 80 hasta osteoporotik (grup 1), T skoru -2,5 altı olan 74 kadın kontrol (grup 2) grubu olarak alındı. Her iki grubu da Snell eşeli ile görme keskinliğine bakıldı. Biomikroskop ile ön segment muayenesi yapıldıktan sonra gonyoskopi yapıldı. GİB günün aynı saatinde aplanasyon tonometresi ölçüldü. Yüzde 1 tropikamid damlatıldıktan sonra fundus muayenesi yapıldı.

Laboratuvar verilerinden tam kan sayımı, biyokimyasal parametreler, eritrosit sedimantasyon hızı (ESH, mm/saat) ve C-reaktif protein (CRP, mg/dl) ve kemik mineral yoğunluğu (KMY, gr/cm2), lomber 1-4 total T skoru ve femur boyun T skoru düzeyleri kaydedildi. 25(OH) D vitamin düzeyleri Modular analystic E170 cihazıyla elektrokemilümisens immunassey (Roche, İsviçre-2011) ile çalışıldı.

İstatiksel Analiz

Verilerin normal dağılıma uygunluğunun değerlendirilmesinde Shapiro-Wilk testinden ve histogram, q-q grafiklerinden faydalanıldı. Gruplar arası karşılaştırmalar nicel değişkenler için bağımsız iki örneklem t testi ve Mann-Whitney U testleri ile, nitel değişkenler için ki kare testleri ile değerlendirildi. Veriler ortalama ± standart sapma veya ortanca (25. ve 75. yüzdelikler) olarak ifade edildi. Skorlar arası ilişkileri belirlemek üzere Spearman korelasyon analizi kullanıldı. Verilerin analizi SPSS 18.0 (SPSS Inc.; Chicago, IL, USA) programı ile değerlendirildi. P<0,05 anlamlılık düzeyi kabul edildi.

Bulgular

Çalışmaya 80 osteoporotik kadın (grup 1) hasta ve 74 sağlıklı birey (grup 2) alındı. Grup 1; yaş ortalaması 62,4±10,5, GİB değeri 17 (14,5-18), grup 2; yaş ortalaması 60,6±11,9, GİB değeri 16 (15-18) idi. Hastaların demografik, klinik ve laboratuvar özellikleri Tablo 1’de sunulmuştur.

GİB değerleri açısından her iki grup karşılaştırıldığında osteoporotik grupta daha yüksek olmasına rağmen gruplar arasında istatiksel anlamlı fark yoktu (p>0,05). D vitamini değerleri açısından her iki grup karşılaştırıldığında osteoporotik grupta daha düşük olmasına rağmen gruplar arası istatiksel anlamlı fark yoktu (p>0,05).

GİB ve D vitamini arasında kuvvetli negatif korelasyon bulundu (p=0,003, r=0,428). KMY, lomber ve femur boyun T skorları ile GİB arasında ilişki bulunamadı (p>0,05) (Tablo 2).

Tartışma

Bu çalışmada postmenopozal hastalar ile kontrol grubu karşılaştırıldığında KMY ile GİB değerleri açısından gruplar arasında istatiksel anlamlı fark bulunamadı. D vitamini düzeyi ile GİB değerleri arasında negatif korelasyon saptandı.

Osteoporozdaki en önemli risk faktörleri; yaş, cinsiyet, VKİ, menopoz, beslenme, yaşam tarzı, sigara ve alkol kullanımı, immobilizasyon, çeşitli ilaçlar ve hastalıklar şeklinde belirtilmektedir. Osteoporotik kırıklar için risk faktörlerinin tanımlanması ile risk altındaki hastalar belirlenebilmekte, kırık başta olmak üzere oluşacak diğer komplikasyonlar önlenebilmektedir. OP’de kırık risk faktörleri denge koordinasyon bozuklukları, görme bozuklukları, düşmeye etken olabilecek çevresel faktörlerin düzenlenmesi ile de azaltılabilmektedir.

Osteoporoz genellikle asemptomatik olması ile birlikte kırık riskini arttırarak büyük ölçüde ekonomik kayba, morbidite ve mortaliteye neden olabilmektedir. Genellikle kırık oluştuktan sonra tanı konulmaktadır. Kalça kırıkları %20 mortalite ile sonlanmaktadır ve bu hastaların %50’si tekrar bağımsız yaşama dönememektedir (11,12). Bu yaş grubunda kalça kırıklarının pek çoğu düşme sonucu meydana gelir. Azalmış görme keskinliği, düşmeye bağlı kalça kırıklarında önemli bir risk faktörüdür (13).

Görmeyi ilgilendiren sorunlar sıklıkla önlenebilir ve tedavi edilebilir hastalıklardan kaynaklanır. Bazı göz hastalıklarının tanısı ileri yaşlara kadar gecikebilir. İleri yaş olgularda bir araştırmada, olguların %49’unda daha önce tanımlanmamış glokom tespit edilmiştir (14).

Glokom da değiştirilebilir risk faktörlerini tanımlama glokom önlenmesinde önemlidir. Glokom progresyonunda önlenebilir en önemli risk faktörü yüksek GİB’in kontrol altına alınmasıdır (15).

D vitamini OP etiyolojisinde önemli bir yeri olması yanında glokom ile ilişkisi olabileceği yönünde çalışmalar bulunmaktadır. D vitamini düzeyi ile glokom arasındaki ilişki tam olarak anlaşılamamasına rağmen D vitamini ve GİB arasındaki ilişki olabileceği rapor edilmiştir (16). Hayvan çalışmalarında bu ilişkinin gösterilmesine karşın insan çalışmalarında net olarak ortaya konulamamıştır (17). Bizim çalışmamızda da Yoo ve ark. yaptıkları çalışmada olduğu gibi D vitamini düşük olan kişilerde GİB yüksek olduğunu bulduk (10).

D vitamini ile glokom arasındaki ilişkiyi açıklayan muhtemel bir mekanizma altta yatan bozulmuş oküler kan akımıdır. Birçok çalışma D vitamininin periferal ve mikrodamar dolaşımı üzerine etkisinin olduğunu göstermiştir (18). Bu çalışmalar D vitamininin renin-anjiotensin sistemini etkilediği ve endotelyal hücre bağımlı vazodilatasyon üzerinde etkili olduğunu göstermiştir. Hayvan kaynaklı bir çalışmada, renin-anjiotensin sistemi baskılanmasının oküler kan akımını artırarak glokom gelişme riskini düşürdüğü gösterilmiştir (19).

Düşük vitamin D düzeylerinin glokom için risk faktörü olduğu ve D vitamininin yüksek GİB’e bağlı glokom da koruyucu etkiye sahip olabileceği rapor edilmiştir. Muhtemel etki mekanizması tam olarak anlaşılamamakla birlikte D vitamininin direk etkisi ile; 25(OH) D vitamini reseptörleri, T ve B lenfositler, makrofaj ve dendritik hücreler gibi özellikle an¬tijen sunan hücreler başta olmak üzere tüm immün sistem hücrelerinde fagositoz aktivitesini artırarak immün sistem üzerinden etkili olduğu gibi (20) indirek etki üzerinden; kalsiyum hemostazı düzenlemesi yoluyla oküler kan akımını artırarak etki gösterebileceği düşünülmektedir (19).    

Son araştırmalarda immünolojik hasarın optik sinir akson ve ganglion hücrelerinde nörodejenerasyona neden olduğu göstermiştir. D vitamininin bağışıklık hücrelerinin fonksiyonlarını düzenleyici etkisi ile optik siniri artmış GİB’e karşı korunmasında anahtar rolü olabileceğini düşündürmüştür. D vitaminin bu nörotropik etkisi optik sinirin rejenerasyonuna katkı yapması olasıdır (21,22). Bunun yanında antioksidan etkisi ile nöronlardaki oksidatif stresi azaltarak optik siniri yüksek göz içi basınç hasarına karşı koruyucu etkisi olabilir (9).

Bizim çalışmamızın, Türkiye’de ilk kez postmenopozal OP’li hastalarda GİB ile KMY ve D vitamini arasındaki ilişkinin değerlendirildiği ilk çalışma olması güçlü yanıdır. Ancak bu hastalarda düşme riskinin değerlendirilmemiş olması kısıtlı yönü olduğunu düşünüyoruz.

Bizim çalışmamızın sonucunda; D vitamini eksikliğinin yüksek GİB gelişiminde risk faktörü olabileceğini göstermiştir. Bu durum bize glokom için en önemli risk faktörü olan GİB yüksekliğini azaltmada ve optik siniri koruyucu etkisinden dolayı D vitamini takviyesinin faydalı olabileceğini düşünmekteyiz. D vitaminin OP’ye direk etkisi, bununla beraber görme bozukluğuna bağlı düşme ile ilişkili osteoporotik kırıkları önleme etkisinden dolayı eksikliğinin giderilmesi önem taşımaktadır.

Biz çalışmamızda OP’nin GİB düzeylerini etkilemediğini saptadık. Buna karşın ileri yaş da görme keskinliğinin azalmasında önemli bir sebep olan glokomun neden olduğu düşmelere bağlı osteoporotik kırıklara yol açabileceği unutulmamalıdır. Osteoporotik hastalarda rutin göz muayenelerinin ve GİB ölçümlerinin yapılmasını önermekteyiz.

References

2024 ©️ Galenos Publishing House