Postmenopozal Kadınlarda Vitamin D Eksikliğinin Depresyonla İlişkisinin Değerlendirilmesi
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
P: 79-83
Ağustos 2015

Postmenopozal Kadınlarda Vitamin D Eksikliğinin Depresyonla İlişkisinin Değerlendirilmesi

Turk J Osteoporos 2015;21(2):79-83
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 13.01.2015
Kabul Tarihi: 04.02.2015
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç:

Bu çalışmada postmenopozal kadınlarda vitamin D eksikliğinin depresyonla ilişkisini araştırmak amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem:

Çalışmaya Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon kliniğine başvuran toplum içinde bağımsız yaşayabilen kişisel bakımında bağımsız 55 yaş üstü postmenopozal kadınlar dahil edildi. Çalışma prospektif olarak yüz-yüze görüşme yöntemiyle yapıldı. Yirmi ng/ml’nin altındaki 25(OH) vitamin D değerleri vitamin D eksikliği olarak kabul edildi. Depresyon varlığı Beck Depresyon Ölçeği ile değerlendirildi.

Bulgular:

Çalışmaya yaş ortalaması 64,5±7,1 (ortalama ± SD) yıl olan 65 postmenopozal kadın alındı. Katılımcıların 33’ünde (%50,8) vitamin D eksikliği, 33’ünde (%50,8) depresyon mevcuttu. Depresyonu olan katılımcıların %45,5’inde, depresyonu olmayan katılımcıların %56,2’sinde vitamin D eksikliği saptandı, aradaki fark istatiksel olarak anlamlı değildi (p=0,384).

Sonuç:

Postmenopozal kadınlarda vitamin D eksikliği ve depresyon sık karşılaşılan iki klinik durumdur. Bu çalışmada postmenopozal kadınlarda vitamin D eksikliği depresyonla ilişkili bulunmamıştır. Postmenopozal kadınlarda depresyon varlığında bu duruma yol açabilecek diğer faktörler araştırılmalıdır. (Türk Osteoporoz Dergisi 2015;21: 79-83)

Giriş

Vitamin D eksikliğinin genel sağlık üzerine etkileri son yıllarda literatürde sıklıkla yer alan konulardan birisi olmuştur (1).

Vitamin D eksikliği postmenopozal kadınlarda sık görülür ve güneş ışığına az faydalanma, dietle vitamin D alımının az olması, bakım evinde kalmak, kış mevsiminde olmak, artmış yaş ve derinin vitamin D sentezleme kapasitesindeki azalma ile ilişkilidir (2).

Vitamin D kalsiyum homeostazının dengelenmesi ve kemik sağlığı için gereklidir (3).

Bunun yanında vitamin D eksikliği kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, metabolik sendrom, diabet, çeşitli kanserler ile ilişkili bulunmuştur (1,4). Postmenopozal dönem bir kadının hayatının üçte birini oluşturan kompleks bir geçiş dönemidir ve biyolojik, psikolojik, sosyal ve kültürel faktörlerle ilişkilidir (5). Postmenopozal dönemde demans, kardiyovasküler hastalıklar, osteoporoz gibi hastalıklara da eğilim artar (6). Depresyon da postmenopozal dönemde sık görülür (7).

Vitamin D reseptörleri beyinde yaygın olarak bulunduğundan vitamin D eksikliğinin nörofizyolojik fonksiyonları olumsuz etkileyerek depresyona yol açabileceği öne sürülmüştür (8,9). Ancak vitamin D’nin mental sağlık üzerine etkisi ile ilgili kanıtlar yetersizdir ve vitamin D eksikliği ve depresyon ilişkisini araştıran çalışmaların sonuçları çelişkilidir (4,10-14). Bunun sebebi metodolojik farklılıklar, genetik faktörler, örneklem farklılıkları ve depresyona yol açan diğer karıştırıcı faktörler olabilir. Ayrıca bu çalışmalar daha çok yaşam tarzı Türk’lerden farklı olan batı toplumlarında ve Çin’de yapılmıştır.

Yapılan literatür araştırmasında Türkiye’den bu konuyla ilgili yapılmış bir çalışma olmadığı görülmüştür. Bu çalışmada Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon polikliniğine başvuran postmenopozal kadınlarda vitamin D eksikliğinin depresyonla ilişkisini araştırmak amaçlanmıştır.

Gereç ve Yöntem

Çalışmaya Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon kliniğine 1 Ağustos 2012 ve 1 Mart 2013 tarihleri arasında ardı sıra başvuran toplum içinde bağımsız yaşayabilen kişisel bakımında bağımsız 55 yaş üstü postmenopozal kadınlar dahil edildi. Romatoid artrit ya da ankilozan spondilit gibi enflamatuvar bir romatolojik hastalığı, böbrek yetmezliği, kronik gastrointestinal hastalığı, alkol kullanım hikayesi, geçirilmiş kırığı, şu anda ya da geçmişte vitamin D kullanımı, osteoporoz ilacı kullanımı, hipo ya da hiperparatiroidizmisi olan hastalar çalışmaya dahil edilmedi. Katılımcılara çalışmaya katıldıklarına dair bilgi verildi. Çalışma prospektif olarak yüz yüze görüşme yöntemiyle yapıldı ve Helsinki Bildirgesi’ne uygun olarak yürütüldü.

Laboratuvar parametrelerde; kalsiyum: 8,1-10,7 mg/dl, fosfor: 2,3-4,7 mg/dl, alkalen fosfataz: 95-280 U/L, üre: 5-24 mg/dl, kreatinin: 0,4-1,4 mg/dl değerleri (Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Biyokimya Laboratuvarı tarafından belirlenmiş olan normal aralıklar) normal olarak not edildi (15). Vitamin D durumunu değerlendirmek için serum 25(OH) vitamin D değerlerine bakıldı. Serum 25(OH) vitamin D değeri vitamin D durumunun en iyi göstergesi olarak kabul edilmektedir (3).

Yirmi ng/ml’nin altındaki 25(OH) vitamin D değerleri vitamin D eksikliği olarak kabul edildi. Bu kesim değeri ABD Endokrinoloji Derneği’nin önerileri ve bu konuyla ilgili önceki literatür baz alınarak belirlendi (3,8,9).

Yaş, ağırlık ve boyu içeren demografik data not edildi. Beden kitle indeksi kilogram/metrekare olarak not edildi. Vücut ağırlığı ölçümü ayakkabılar çıkarıldıktan sonra ince kıyafetler giyimliyken SECA elektronik stadiometre (Seca Ltd, Medical Scales and Measurement Systems, Birmingham, UK) kullanılarak yapıldı.

Depresyon varlığı Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ile değerlendirildi. Ölçek kişinin son bir hafta içinde nasıl hissettiğini ölçen 21 maddeden oluşmaktadır. Dört seçenekten oluşan her belirti maddesi, 0 ile 3 arasında puan almakta ve puan aralığı 0-63 arasında değişmektedir. Toplam BDÖ skoru tüm puanları toplayarak elde edilir. Yirmi birin üzerindeki skorlar depresyon varlığını gösterir (16). BDÖ’nün Türkçe geçerlilik ve güvenirlilik çalışması yapılmıştır (17,18).

Bulgular

Çalışmaya Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon polikliniğine ardı sıra başvuran toplum içerisinde bağımsız yaşayabilen kişisel bakımında bağımsız 65 postmenopozal kadın alındı. Katılımcıların yaş ortalaması 64,5±7,1 (ortalama ± SD) idi. Çalışmaya alınan postmeonopozal kadınların 33’ünde (%50,8) vitamin D eksikliği saptandı (Şekil 1). Katılımcıların 33’ünde (%50,8) ise depresyon saptandı. Çalışma grubunun demografik ve klinik özellikleri Tablo 1’de gösterilmiştir. Laboratuvar parametrelerin değerlendirilmesinde, tüm katılımcıların kalsiyum, fosfor, alkalen fosfataz, üre ve kreatinin değerleri normal sınırlardaydı. Vitamin D eksikliği olan grubun medyan BDÖ skorları 17,5 (13,3-25,8) [ortanca (%25-75 aralık)], vitamin D düzeyleri normal sınırlarda olan grubun medyan BDÖ skorları 15,0 (9,0-22,5) [ortanca (%25-75 aralık)] idi, aradaki fark istatiksel olarak anlamlı değildi (p=0,372). Depresyonu olan katılımcıların %45,5’inde, depresyonu olmayan katılımcıların %56,2’sinde vitamin D eksikliği saptandı, aradaki fark istatiksel olarak anlamlı değildi (p=0,384) (Şekil 2).

Tartışma

Bizim çalışmamızda katılımcıların yaklaşık yarısında vitamin D eksikliği, yaklaşık yarısında da depresyon saptandı ve vitamin D eksikliği ve depresyon arasında ilişkili bulunmadı.

Vitamin D eksikliğinin tüm dünyada sık olduğu pek çok epidemiyolojik çalışma ile ortaya konmuştur (19). Özellikle orta Avrupa ve Asya’da erişkinlerde vitamin D eksikliği çok sıktır. Ancak vitamin D eksikliğinin sıklığında çeşitli faktörlere (yaş, ırk, güneş ışığına maruziyet, enlem farkı gibi) bağlı olarak farklılıklar görülmektedir. Güneş ışığına yetersiz maruziyet, koyu tenli olmak, güneşten koruyucu kullanmak, deriyi kapatan giysiler giymek, balık ve süt ürünlerinden fakir diyet vitamin D eksikliği için risk faktörleridir (20). Postmenopozal kadınlarda görülen vitamin D eksikliğinin sıklığının %1,6 ile %86 arasında, yani geniş bir aralıkta değiştiği bildirilmiştir (2). On Avrupa ülkesinde 8532 postmenopozal kadın üzerinde yapılmış bir çalışmada vitamin D eksikliğinin sıklığı %32,1 olarak bulunmuştur (21). Biz de çalışmamıza katılan postmenopozal kadınların %50,8’inde vitamin D eksikliği olduğunu saptadık. Daha önceden Türkiye’den bildirilmiş çalışmalarda da bizim çalışmamıza benzer sonuçlar elde edilmiştir. Basaran ve ark. postmenopozal kadınların %51’inde vitamin D düzeylerinin 20 ng/ml’nin altında olduğunu bulmuşlardır (22). Yakın zamanda Türkiye’den bildirilmiş başka bir çalışmada da postmenopozal kadınlarda vitamin D eksikliğinin sıklığı %49 olarak bulunmuştur (23). Kapalı giyim tarzı, dış ortamda geçirilen zamanın az olması, balık ve süt ürünlerinden fakir diet bizim çalışmamızda ve Türkiye’den bildirilen diğer çalışmalarda vitamin D eksikliğinin sık olmasına yol açmış olabilir.

Beklenen yaşam süresinin artmasıyla beraber kadınlar yaşamlarının yaklaşık üçte birini postmenopozal dönemde geçirmektedirler (24). Ancak bu dönemdeki problemler genellikle ihmal edilmektedir. Postmenopozal dönemdeki hormonal değişiklikler sonucunda sıcak basmaları, uyku bozuklukları ve emosyonel bozukluklar görülebilir (5). Depresyon, anksiyete, uykusuzluk, unutkanlık, yorgunluk, libidoda azalma gibi sorunların tamamının postmenopozal dönemde daha fazla olduğu bildirilmiştir (25,26). Literatürde Tamaria ve ark. postmenopozal depresyon sıklığını %23,5, Yahya ve Rehan da %38,5 olarak bulmuşlardır (27,28). Sosyal stresörler, vazomotor semptomlar ve daha önce geçirilmiş depresyon hikayesi postmenopozal kadınlarda depresyonun majör prediktörleri olarak bulunmuştur. Düşük sosyoekonomik düzey, genel sağlık durumunun bozuk olması, egzersiz azlığı da yine postmenopozal kadınlarda depresyonla ilişkili bulunmuştur (27). Daha önce Türkiye’de yapılmış bir çalışmada postmenopozal dönemde depresyon sıklığı %42,2 olarak bildirilmiştir. Aynı çalışmada bekar, dul ya da boşanmış olmak, düşük eğitim düzeyi, cinsel hayatında problem olması ve hayatının herhangi bir döneminde şiddete maruz kalmış olmak depresyon varlığı ile ilişkili bulunmuştur (5).

Postmenopazal kadınlarda depresyon sık görüldüğünden ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğundan postmenopozal kadınların depresyon ve ilişkili faktörler açısından rutin doktor vizitleri sırasında değerlendirilmesi önerilmektedir (29).

Vitamin D reseptörlerinin beyinde yaygın olarak bulunduğu anlaşıldıktan sonra vitamin D eksikliği ile depresyon arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar yapılmıştır ancak bu çalışmaların sonuçları çelişkilidir (4,10-14,30,31). Bu durumun sebebi çalışmaların farklı özellikler taşıyan örneklem gruplarında yapılmış olması ve depresyon varlığını belirlemek için farklı yöntemler kullanılmış olması olabilir. Vitamin D desteğinin depresyon semptomları üzerine etkisini araştıran randomize kontrollü çalışmaların da sonuçları birbirinden farklıdır (32,33). Vitamin D durumu ve depresyon arasındaki ilişkiyi değerlendiren 2010 yılında yayınlanmış bir derlemede düşük 25(OH) vitamin D değerlerinin depresyonun kendisiyle ilişkili olmaktan çok depresyona bağlı diet ya da davranış değişiklikleri ile ilgili olabileceği öne sürülmüştür (34). Depresyonu olan kişilerin dış ortamda geçirdikleri zamanı azaltmaları, daha az fiziksel aktivite göstermeleri, beslenme alışkanlıklarını değiştirmeleri, sigara kullanmaları gibi sebeplerden dolayı da vitamin D düzeylerinin düşük olması mümkündür (35,36).

Vitamin D reseptörleri beyinde tanımlanmış olmasına ve vitamin D’nin beyin gelişimi ve fonksiyonunda rol oynadığına dair biyolojik kanıt bulunmuş olmasına rağmen vitamin D eksikliğinin depresyon üzerine direk etkileri henüz bulunmamıştır (37).

Çin’de 3262 geriatrik erkek ve kadın üzerinde yapılmış bir çalışmada, 25(OH)D düzeyleri depresyonla ilişkisiz bulunmuştur (13). Yine son yıllarda ABD’den bildirilmiş toplum tabanlı bir çalışmada 65 yaş üstü erişkinlerde vitamin D düzeyleri depresyonla ilişkili bulunmamıştır (4).

Literatürde vitamin D eksikliği ve duygulanım bozuklukları, anksiyete ve depresyonun ilişkili olduğunu rapor eden çalışmalar da bulunmaktadır (11,12,30,31,38). Ancak bunlar genellikle Alzheimer hastalığı, sekonder hiperparatiroidizm, şizofreni, alkol bağımlılığı ya da majör depresyon, fibromiyalji gibi özel hastalık gruplarında yapılmıştır (11,12,30,31).

Bu çalışma dikkatli dahil edilme ve dışlanma kriterleri kullanılarak toplum içerisinde bağımsız yaşayabilen postmenopozal kadınlarda yüz yüze görüşme yöntemiyle yapılmıştır. Çalışmamın sonuçlarının Türkiye’deki postmenopozal kadınlardaki vitamin D eksikliği ve depresyon ilişkisini değerlendirmesi açısından gelecekte bu konuyla ilgili yapılabilecek yayınlara da katkı sağlayacağını düşünmekteyim.

Çalışmanın kısıtlılıkları tek merkezli olması, örneklem grubunun küçük olması ve katılımcıların Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon polikliniğine başvuran hastalar olması olarak sayılabilir.

Sonuç

Postmenopozal kadınlarda vitamin D eksikliği depresyonla ilişkili bulunmamıştır. Postmenopozal kadınlarda görülen depresyonda bu duruma yol açabilecek diğer faktörleri araştırmak gerekir. Türkiye’de bu konuyla ilgili olarak çok merkezli ve daha fazla katılımcıyla yapılacak çalışmalara ihtiyaç vardır.

References

2024 ©️ Galenos Publishing House