Gebelik Sonrası Bel Ağrısının Nadir Bir Sebebi: Postpartum Osteoporoz ve Tedavi
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
P: 153-155
Aralık 2016

Gebelik Sonrası Bel Ağrısının Nadir Bir Sebebi: Postpartum Osteoporoz ve Tedavi

Turk J Osteoporos 2016;22(3):153-155
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
Alındığı Tarih: 10.02.2016
Kabul Tarihi: 02.06.2016
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Gebelik ile ilişkili osteoporoz (GİO) nadir görülen fakat multipl vertebral kompresyon kırıkları ve hareket kısıtlılığı ile şiddetli bel ağrısına yol açabilen klinik bir durumdur. Birinci derece yakınlarda GİO, düşük vücut kitle indeksi, sedanter yaşam, sigara içme, yetersiz beslenme ve kalsiyum alımı risk faktörleri olarak sayılabilir. Gebelikte veya postpartum dönemde sırt ve bel ağrısı ile gelen hastalarda GİO’nun ayırıcı tanıda düşünülmesi ve etkin tedavisi yeni kırık ve deformite gelişimini önlemede büyük önem taşımaktadır. Belirlenmiş bir tedavi protokolü bulunmayan GİO için özellikle tekrar gebelik planlayan hastalarda, emzirmesinin kesilmesi, kalsiyum ve D vitamini tedavinin ana basamaklarıdır. Mevcut veriler gelecekte gebelik planlayan hastalar için bifosfonatlardan kaçınılması ve ek tedaviye gereksinim varsa teriparatidin öncelikli olarak düşünülmesi gerektiğini göstermektedir. Bu olgu sunumunun amacı, gebelik sonrası bel ağrısı ile başvuran bir olguda postpartum osteoporoz tanısına dikkat çekmek ve güncel bilgiler ışığında tedavi yaklaşımını gözden geçirmektir.

Giriş

Gebelik ile ilişkili osteoporoz (GİO) nadir görülen fakat multipl vertebral kompresyon kırıkları ve hareket kısıtlılığı ile şiddetli bel ağrısına yol açabilen klinik bir durumdur (1). Gebeliğin son üç ayında veya doğumdan hemen sonra ortaya çıkar. Literatürde şimdiye dek 120 civarında olgu bildirilen GİO’nun patogenezi, prevelansı, risk faktörleri ve prognozu ile ilgili çok az şey bilinmektedir (2-4). Birinci derece yakınlarda GİO, düşük vücut kitle indeksi (VKİ), sedanter yaşam, sigara içme, yetersiz beslenme ve kalsiyum alımı risk faktörleri olarak sayılabilir (2,5). Etiyolojisi tam aydınlatılmamış olmakla beraber, parathormon (PTH) ilişkili peptidin hastalığın mekanizmasında rol oynayabileceğine dair çalışmalar mevcuttur (6).

GİO tanısı hastalığın nadir olması, gebelik döneminde radyografi çekilmesinden kaçınılması ve sırt, bel ağrısının diğer sebeplere bağlanması sebebiyle hekimler tarafından atlanabilmekte ve tedavisiz bırakılabilmektedir. Dahası, tanısı konulmuş hastalarda da yerleşmiş bir tedavi algoritması bulunmamaktadır. Bu olgu sunumunun amacı, gebelik sonrası bel ağrısı ile başvuran bir olguda postpartum osteoporoz tanısına dikkat çekmek ve güncel bilgiler ışığında tedavi yaklaşımını gözden geçirmektir.

Olgu Sunumu

İlk doğumunu 6 ay önce yapan ve laktasyonda olan 24 yaşında kadın hasta doğumdan bir ay sonra başlayan, beş aydır devam eden şiddetli bel ağrısı şikayetiyle tarafımıza başvurdu. Herhangi bir düşme veya travma tariflemeyen hastanın, özgeçmiş ve soygeçmişinde özellik yoktu. İlaç, sigara veya alkol kullanım öyküsü bulunmuyordu. VKİ: 19,9 kg/m2. Kifotik postürü olan hastanın fizik muayenesinde dorsolomber bölgede palpasyonla ciddi ağrısı mevcuttu ve hareket kısıtlılığı mevcuttu. Sensoryel veya motor defisiti olmayan hastanın fizik muayenesinde kayda değer diğer bir özellik saptanmadı.

Radyolojik incelemelerde 8. 9. ve 10. torakal ve 1. lomber vertebralarda kompresyon fraktürü görüldü (Şekil 1). Dual enerji X-ray absorbsiometri (DXA) ile yapılan kemik mineral dansitesi (KMD) ölçümünde total lomber bölge Z skoru -5, kemik mineral yoğunluğu 0,360 g/cm2; femur boynu Z skoru -4,2, kemik mineral yoğunluğu 0,389 g/cm2 olarak saptandı.

Şiddetli osteoporoz tanısı konan hasta, sekonder osteoporoz sebepleri açısından tetkik edildi. Serum kalsiyum (Ca): 9 mg/dL, idrar Ca: 10 mg/gün, 25 hidroksi D vitamini: 123 nmoL/L, PTH: 53,8 pg/mL, ALP: 123 U/L gelen hastanın hemogram, tiroid, böbrek ve karaciğer fonksiyon testlerinde anormal bulgu saptanmadı. Cushing veya akromegalik görüntüsü olmayan hastanın miyelom açısından bakılan sedimentasyon ve globulin değerleri normal saptandı. Altı aylık bebeğini halen emzirdiğini ifade eden hastaya emzirmeyi kesmesi önerildi ve kalsiyum ve D vitamini tedavisine başlandı. Egzersiz ve korseleme uygulanan hastaya, emzirmenin kesilmesi sonrası teriparatid 20 mcg/gün dozunda başlandı.

Tartışma

GİO özellikle ilk gebelikte ve postpartum periyodun ilk 3 ayında vertebral kompresyon fraktürleri ve deformitelere sebep olabilen oldukça nadir, fakat morbiditesi yüksek bir hastalıktır.

Gebelik ve laktasyon, kemik metabolizması üzerine belirgin etkileri olan süreçlerdir. Gebeliğin son trimesterinde ve 6 aylık emzirme döneminde annenin kalsiyum rezervinin %7’si vücut tarafından bebeğin ihtiyaçları için kullanılır (7). Gebe ve emziren kadınların günlük kalsiyum ihtiyacı 1000-1300 mg, D vitamini ihtiyacı ise 600-800 IU‘dur. Bu düzeydeki ihtiyaçlar diyetle karşılanamamaktadır. Yeterli destek tedavisiyle ihtiyacın karşılanamadığı durumlarda kemik kitlesinde ciddi kayıplar olmaktadır. Laktasyon süresince kemik yoğunluğunda %3-9 oranında kayıp yaşanmaktadır. Bu kayıp laktasyonun 9 aydan kısa sürdüğü durumlarda 3-6 ay içerisinde tekrar yerine konmaktadır. Bununla birlikte femur boynu yoğunluğunun düzelmesi daha uzun süre alabilmektedir (8). GİO gelişiminde ise düşük VKİ, ailede osteoporoz öyküsü, sigara, yetersiz beslenme ve kalsiyum alımı önemli risk faktörleridir (2,5). Bizim sunduğumuz olguda yetersiz kalsiyum alımı ve düşük VKİ (19,9 kg/m2) GİO gelişimine sebep olabilecek risk faktörleri olarak sayılabilir.

GİO tanısında belki de en önemli basamak, gebelik ve postpartum dönemde sırt ve bel ağrısı olan hastalarda bu tanının ayırıcı tanıya dahil edilmesidir. Radyolojik görüntülerde fraktürlerin görülmesi ve DXA’da osteoporoz saptanması ile tanı doğrulanmış olur. Bu hastalarda spinal kemik mineral yoğunluğu kalçadan daha düşük beklenir (9). Bununla beraber osteoporozlu her olguda olduğu gibi sekonder osteoporoz sebeplerin dışlanması gereklidir. Sunmuş olduğumuz olgu, sekonder osteoporoz sebepleri açısından araştırılmış fakat osteoporoza sebep olabilecek herhangi bir hastalık saptanmamıştır.

GİO tedavisinde öncelikli hedefler vertebral kırıkların önlenmesi ve KMD’nin yükseltilerek hastanın eski yaşam kalitesini yakalayabilmesidir. Konservatif tedavi yöntemlerine yanıt vermeyen ciddi GİO olgularının yönetimiyle ilgili belirlenmiş bir tedavi protokolü bulunmamaktadır. Kullanılabilecek tedavi seçenekleri kalsiyum ve D vitamini, bifosfonatlar, teriparatid ve stronsiyum ranelattır. Birçok olguda emzirmenin kesilmesi de önerilmektedir (10). Philips ve ark. (9) emzirmenin kesilmesi, kalsiyum ve D vitamini desteğiyle 8-18 ay arasında KMD’de %6 oranında düzelme bildirmişlerdir. GİO hastalarına emzirmeyi bırakma, kalsiyum ve D vitaminine ek olarak bifosfonat tedavisi verildiğinde ise 1 yılda %17 oranında KMD artışı görülmüştür (2). Bununla beraber bifosfonatların fertil çağda kullanılmasıyla ilgili endişeler mevcuttur. Bifosfonatların kandaki yarı ömrü kısayken kemiğe yüksek afiniteli olmaları nedeniyle kemikteki yarılanma ömürleri uzundur. Ayrıca plasentayı geçerek fetüse ulaştığı da bilinmektedir. Gebelik öncesi terapötik dozlarda bifosfonat kullanımı bilinen kadınların çocuklarında malformasyon oranı %2,93 olarak bildirilmiştir (11). GİO çoğunlukla ilk gebelik sırasında veya sonrasında ortaya çıkmaktadır (12). Dolayısıyla hastaların çoğu hayatlarının ileriki yıllarında tekrar gebelik planlamaktadırlar. Bifosfonatların kemikte depolanması ve gebelik durumunda plasentayı geçiyor olması GİO olgularında bifosfonat tedavisiyle ilgili ciddi soru işaretleri doğurmaktadır.

GİO tedavisinde diğer bir tedavi seçeneği ise teriparatidlerdir. Yarı ömürleri oldukça kısa olan teriparatidlerin kullanımı gestasyondan önce kesildiğinde gebelikte fetüs üzerinde herhangi bir olumsuz etkisi bilinmemektedir (13). GİO hastalarında teriparatid kullanımının uzun dönem sonuçları üzerine kapsamlı bir araştırma bulunmamakla beraber, KMD üzerine %10-25 arası olumlu etkileri olduğu ve yeni fraktür gelişimini önlediği bildirilmiştir (14). Bununla beraber teriparatid tedavisinin maliyeti kullanımını sınırlamaktadır.

GİO’da kullanılabilecek diğer bir alternatif olan stronsiyum ranelat ile birkaç olguda olumlu sonuç bildirilmesine rağmen kemik metabolizması üzerindeki etki mekanizması bilinmemektedir ve bu ilaç Gıda ve İlaç Dairesi tarafından onaylanmamıştır. Bu sebeple GİO tedavisinde yaygın olarak kullanılmamaktadır.

Sonuç

Gebelikte veya postpartum dönemde sırt ve bel ağrısı ile gelen hastalarda GİO’nun ayırıcı tanıda düşünülmesi ve etkin tedavisi yeni kırık ve deformite gelişimini önlemede büyük önem taşımaktadır. Belirlenmiş bir tedavi protokolü bulunmayan GİO için özellikle tekrar gebelik planlayan hastalarda, emzirmesinin kesilmesi, kalsiyum ve D vitamini tedavinin ana basamaklarıdır. Mevcut veriler gelecekte gebelik planlayan hastalar için bifosfonatlardan kaçınılması ve ek tedaviye gereksinim varsa teriparatidin öncelikli olarak düşünülmesi gerektiğini göstermektedir. Bununla beraber bu konuda daha geniş olgu serileri ve uzun dönem takiple yapılacak çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.

Etik

Hasta Onayı: Hasta onamı alınmıştır.

Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu tarafından değerlendirilmiştir.

Yazarlık Katkıları

Cerrahi ve Medikal Uygulama: Özcan Karaman, Ertuğrul Taşan, Konsept: Muzaffer İlhan, Duygu Kurtuluş, Dizayn: Muzaffer İlhan, Ertuğrul Taşan, Veri Toplama veya İşleme: İrem Yasin Çetin, Özcan Karaman, Analiz veya Yorumlama: Muzaffer İlhan, Duygu Kurtuluş, Ertuğrul Taşan, Literatür Arama: Muzaffer İlhan, İrem Yasin Çetin, Yazan: Muzaffer İlhan, İrem Yasin Çetin.

Çıkar Çatışması: Yazarlar tarafından çıkar çatışması bildirilmemiştir.

Finansal Destek: Yazarlar tarafından finansal destek almadıkları bildirilmiştir.

References

2024 ©️ Galenos Publishing House