Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Polikliniğimize Başvuran Hastalarda Osteoporoz İnsidansı
PDF
Atıf
Paylaş
Talep
Orijinal Makale
P: 0-0
Nisan 2011

Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Polikliniğimize Başvuran Hastalarda Osteoporoz İnsidansı

Turk J Osteoporos 2011;17(1):0-0
1. Ankara Atatürk Egitim Ve Arastirma Hastanesi Fiziksel Tip Ve Rehabilitasyon Klinigi, Ankara, Türkiye
2. Afyon Kocatepe Üniversitesi Tip Fakültesi, Gögüs Hastaliklari Anabilim Dali, Afyonkarahisar, Türkiye
Bilgi mevcut değil.
Bilgi mevcut değil
PDF
Atıf
Paylaş
Talep

ÖZET

Amaç:

Osteoporoz, kemik kırılganlığında ve kırık riskinde artışa yol açacak ölçüde düşük kemik kütlesi ve kemik dokusunun mikromimarisinde bozulma ile karakterize bir iskelet hastalığıdır. Osteoporoz ve osteoporoza bağlı gelişen kırık genel popülasyonda önemli bir sağlık problemidir. Bu çalışmanın amacı, hastanemiz polikliniğine başvuran erkek ve kadınlarda osteoporoz, osteoporoza eşlik eden kronik hastalıklar ve düşme insidansını retrospektif olarak belirlemektir.

Gereç ve Yöntemler:

Ankara Atatürk Eğitim ve araştırma Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon polikliniğimize Ocak 2010 ile Temmuz 2010 arasında başvuran toplam 11624 hastanın dosyaları retrospektif olarak değerlendirilmiş ve bunlardan femur boynu ve/veya lomber omurga dual enerji x ışını absobsiyometri ölçümleriyle osteoporoz tanısı konulan 644 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Ayrıca hastaların; yaşları, cinsiyetleri, kronik hastalıkları, kas iskelet sistemi yakınmaları ve düşme öyküleri de kaydedilmiştir.

Bulgular:

Çalışmamızda kadınlarda osteoporoz oranı %7,61 bulundu ve kadınlarda erkeklerden 5 kat daha fazla olduğu belirlendi. Ayrıca osteoporozlu hastalarda kronik hastalıkların ve düşme öyküsünün yüksek oranlarda birlikteliği tespit edildi.

Sonuç:

Osteoporozlu hastalarda kalp hastalıkları, hipertansiyon, diabet, denge bozukluğu yapan nörolojik hastalıklar ve kas-iskelet sistemi yakınmaları oldukça sık görülmektedir ve düşme riski nedeni ile de bu hastalıkları oldukça ciddiye almanız gerekmektedir. Osteoporozlu kişilerde denge bozukluğu yapan ilaçlardan mümkün olduğunca kaçınılması, yürüteç ya da baston gibi yardımcı cihazları kullanması, denge koordinasyon eğitimi ve endurans artırıcı egzersizler düşmeden korunmak için önemlidir. (Türk Osteoporoz Dergisi 2011;17:10-3)

Anahtar Kelimeler:
Osteoporoz, insidans, komorbiditeler

Giriş

Osteoporoz, kemik kırılganlığında ve kırık riskinde artışa yol açacak ölçüde düşük kemik kütlesi ve kemik dokusunun mikromimarisinde bozulma ile karakterize bir iskelet hastalığıdır (1,2). Osteoporozun en sık görülen şekli olan primer osteoporoz genellikle 45 yaşından sonra başlar ve yaşla birlikte görülme sıklığı artar. Epidemiyolojik çalışmalarda bölgesel farklılıklar gözlenmekte, prevalans 50-60 yaş arası kadınlarda %40-55, 60-70 yaş arası %75, 70 yaş üzeri ise %85-90 olarak bildirilmektedir (3).

Epidemiyolojik çalışmalarla osteoporoz için önemi gösterilmiş çok sayıda risk faktörü bilinmektedir. MEDOS çalışmasında, düşük kemik kütlesi indeksi, kısa doğurganlık süresi, düşük fizik aktivite, güneş ışınlarından yararlanmama ve diyette kalsiyum eksikliği risk faktörleri arasında bulunmuştur (4). Bu risk faktörlerinden bir kısmı değiştirilebilirken (beslenme, sedanter yaşam, sigara, ilaç, alkol, kahve tüketimi), bir kısım faktör ise değiştirilemez (yaş, cinsiyet, genetik, etnik köken) niteliktedir (5). Farklı sınıflandırma yöntemleri bulunmakla birlikte yaygın olarak kullanılan sınıflama etyolojiye göre yapılan sınıflamadır. Etyolojisine göre primer veya sekonder olarak sınıflandırılabilir. Primer osteoporozda sebep tam olarak bilinmemektedir. Kendi içinde, bulguların başlangıç yaşına göre üç grupta değerlendirilir. Bunlar; jüvenil, idiyopatik ve involusyonel osteoporozdur (6).

Gereç ve Yöntemler

Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde gerçekleştirilen bu kesitsel, retrospektif çalışmada polikliniğimize Ocak 2010 ile Temmuz 2010 arasında başvuran toplam 11624 hastanın dosyaları retrospektif olarak değerlendirilmiş ve bunlardan Dual Enerji X-ray Absorpsiyometri (DEXA) ile femur ve lomber bölge KMY ölçümleri sonucunda osteoporoz tanısı konulan 644 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Ayrıca hastaların; yaşları, cinsiyetleri, mevcut kronik hastalıkları, kas iskelet sistemi yakınmaları ve düşme öyküleri de kaydedilmiştir.

Bulgular

Yapılan retrospektif tarama sonucunda polikliniğimize başvuran 11624 hastanın %64,60’ının kadın (7510), %36,40’ının erkek (4114) olduğu görülmüştür. Bu kadın hastalarımızdan %7,61’ine (572) ve erkek hastalarımızın %1,75’ine (72)’ine osteoporoz (OP) tanısı konulduğu saptanmıştır (Tablo 1). Osteoporozlu hastalarımızın etiyolojilerine göre sınıflandırılması Tablo 2’de verilmiştir.Osteoporozlu hastalarda en sık görülen kas iskelet sistemi yakınmaları ve kronik hastalıklar Tablo 3 de verilmiştir.

Tartışma

Osteoporoz genel popülasyonda önemli bir sağlık problemidir. Elli yaş ve üzerinde beklenen osteoporoz sıklığı kadınlarda %13-18, erkeklerde %3-6'dır (7). Çalışmamızda kadınlarda osteoporoz oranı %7,61 olarak bulundu ve erkeklere kıyasla 5 kat daha fazla olduğu belirlendi.

Osteoporoz (OP) ve osteoartrit (OA) yaşlı hasta grubunda oldukça yaygın görülür ve klinik deneyimler, iki hastalığın birlikteliğinin nadir olduğu yönündedir (8). En etkileyici klinik gözlemler femur boynu kırıklı hastalarda OA’un yokluğu ve kalça ve omurga kırıklarının OA’lu hastalarda nadir görülmesidir (9). Hem OP hem de OA kortikosteroid tedavi, travma, displazi, spor yaralanmaları gibi sekonder nedenlere bağlı olabilir. OP ve OA arasındaki ters ilişki genellikle primer OP’lu ve generalize OA’lu hastalarda görülür (10). Bu tanılar açısından baktığımızda her iki hastalığın risk faktörleri keskin sınırlarla birbirinden ayrılmaktadır. Bir hastalık için risk faktörü olan diğeri için koruyucu olabilmektedir (11). Genetik etkilenme de söz konusudur. Daha yumuşak kemiğe sahip olanlarda OP, daha sert kemiğe sahip olanlarda OA gelişme eğilimi vardır. Tekrarlayıcı yüklenmelere cevapta bu farklılık OA’da kartilaj hasarı, OP’da fraktür olarak sonuçlandığı düşünülmektedir (12). Bu açıdan bakıldığında bizim populasyonumuzda osteoporotik hastaların %29,16’sında eklemlerde OA mevcuttu. OP olan hastalardaki OA sıklığı MEDOS çalışmasında kalça OA açısından bakılarak kadınlarda %49, erkeklerde %26 olarak bildirilmiştir (9).

Bel ağrılarının oluşumunda birçok etyolojik faktör rol oynamaktadır. Bunlar; dejeneratif olaylar (osteoartroz, spinal stenoz, dejenaratif spondilolistezis, dejeneratif disk hastalığı, faset sendromu), enflamatuar olaylar (ankilozan spondilit, romatoid artrit), metabolik olaylar (osteoporoz, ostemalazi, okronozis, paget hastalığı, vb.), neoplaziler (malign, benign vb.), enfeksiyonlar (salmonella, tüberküloz vb.), travmalar (kırıklar, muskuler strain), konjenital ve gelişimsel deformiteler (skolyoz, epifizit vb.), radiküler orjinli ağrılar (lomber disk hernisi, kauda equina, herpes zoster, epi ve intra nöral fibrozis) ve psödoradikülit gibi olaylardır (13,14). Çalışmamızda osteoporozlu hastalarda bel ağrısının oldukça sık eşlik eden bir yakınma olduğu görüldü.

Endokrinolojik problemler (hipertiroidi, hiperparatiroidi, diabetes mellitus vs) hepatik ve renal hastalıklar (renal-hepatik osteodistrofi), gastrointestinal problemler (malabsorpsiyon, ülser, malignite, barsak rezeksiyonu) sekonder osteoporoz sebebi olabilir veya var olan osteoporozun şiddetini artırabilir (15). Çalışmamızda da osteoporozlu hastalarda endokrin bozukluklar yüksek oranlarda mevcuttu. Osteoporozda ateroskleroz riskinin arttığı ve osteoporozla kardiovasküler hastalıklar arasında ilişki olduğuna dair yakın zamanda bildirilmiş yayınlar mevcuttur (16).

Osteoporozlu hastalarımızın %10,86’ında bronşial astım ve kronik obstrüktif akciğer hastalığı (KOAH) tespit edildi. Osteoporoz azalmış kemik mineral yoğunluğu ile birlikte mikromimaride yapısal değişikliklerin oluştuğu ve kırık riskinin arttığı metabolik bir kemik hastalığıdır (17). İlaçlara bağlı olarak gelişen osteoporoz, en sık steroidler nedeniyle oluşmaktadır (18). KOAH hava yollarının kronik inflamatuar bir hastalığıdır. Özellikle bu hastalıkların atakları sırasında sistemik glukokortikoidlere başvurulmaktadır. KOAH’ı olan hastaların yaklaşık %36-60’ında osteoporoz gelişmekte olup bu da hastalığın kendisi ve tedavisinde kullanılan glukokortikoidlerin etkisiyle olmaktadır (19). Epidemiyolojik verilerden elde edilen sonuçlar arasında farklılıklar olmakla birlikte, 7,5-10 mg/gün prednizona eşdeğer dozun bir yıldan uzun süreli kullanımında %30-50 oranında kemik kaybına bağlı kırık riski bildirilmektedir. Vertebra ve kalça kemikleri osteoporotik kırıkların en sık görüldüğü alanlar olup, bu bölgelerde aynı zamanda trabeküler kemik kaybı belirgindir (20). Sistemik steroidlerin yanı sıra inhale steroidler ve bronkodilatatörler, bronşial astım ve KOAH tedavisinde sıkça kullanılan ilaçlardır. Bu ilaçlar hastalıkların kontrolünde etkin olup, tedavi edici ajanlar değildir. Bu nedenle uzun dönem, kimi zaman ömür boyu ve yüksek dozlarda kullanımları gerekmektedir (21,22). Son yıllarda yapılan çalışmalarda inhale steroidlerin oral steroidler gibi kemik üzerine olumsuz yönde etkilerinin olup olmadığı halen araştırılmaktadır (23). Hastalığın tek objektif bulgusu kırıklar olduğu için epidemiyolojik çalışmalar kırıklar üzerine yoğunlaşmıştır (24,25). Bu kırıklarda düşme en önemli risk faktörüdür. Yaşlanma ile kas gücünün azalması, yürüme bozukluğu, görme bozukluğu ortostatik hipotansiyon, dengesizlik gibi kişisel faktörler yanında kaygan zemin, merdivenler gibi çevresel faktörler % 30-50 gibi oranda düşmeye yol açabilmektedir. Yaşlıların 1/3'ü yılda en az 1 kez düşerler ve bu düşmelerin %5'i kalça veya ön kol kırığı ile sonuçlanır (26). Çalışmamızda osteoporozlu hastalarımızın %11,80’de düşme öyküsü tesbit edildi.

Osteoporozlu hastalarda kalp hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, denge bozukluğu yapan nörolojik hastalıklar ve kas-iskelet sistemi yakınmaları oldukça sık görülmekte ve düşme riski nedeni ile de bu hastalıkları oldukça ciddiye almanız gerekmektedir. Osteoporozlu kişilerde denge bozukluğu yapan ilaçlardan mümkün olduğunca kaçınılması, yürüteç ya da baston gibi yardımcı cihazları kullanılması, denge koordinasyon eğitimi ve endurans artırıcı egzersizler düşmeden korunmak için önemlidir. Bu hastalarda alçak topuklu ayakkabılar, bacaklara dolanmayan rahat giysiler, kayarak düşmeye neden olacak şekilde tabanı kaygan olmayan ve yere sıkıca tutunan ayakkabıların tercih edilmesi gerekmektedir. Çevre koşullarının uygun biçimde düzenlenmesi önemlidir. Osteoporozlu kişilerin çevresindeki kaygan zeminlerin, kapı eşikleri ve halı yükseltilerinin ortadan kaldırılması, yeterli aydınlatmanın sağlanması, evcil hayvanların ve çocuk oyuncaklarının ayakaltında bulundurulmaması gerekmektedir.

Her yıl ülkemizde ve tüm dünyada osteoporoza bağlı, çok sayıda kalça ve el bileği kırığı meydana gelmekte, birçok kişi bu sonuçlardan etkilenmektedir. İnsanlar sakat kalmakta, hayatını bağımsız sürdürememekte ve önemli bir kısmı kırığa bağlı emboli nedeni ile inme geçirmekte, sakat kalmakta veya ölmektedir. Pek çok insan kırıklara bağlı olarak anlamlı derecede ağrı ve sakatlık yaşamakta, başkalarına bağımlı hale gelmektedir. Bunun yanında tedavi giderleri ülke ekonomisini önemli derecede etkilemektedir. Osteoporoz, sadece kişileri değil tüm toplumu ilgilendiren önemli bir sorundur. Toplumdaki her birey osteoporoz hakkında bilgilendirilmelidir.

Yazışma Adresi/Address for Correspondence: Dr. Berat Meryem Alkan, Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Kliniği, Ankara, Türkiye
Gsm: +90 505 418 00 80 E-posta: [email protected]
Geliş Tarihi/Received: 02.05.2011 Kabul Tarihi/Accepted: 03.05.2011