The Effect of Osteoporosis Risk Factors on Bone Mineral Density
PDF
Cite
Share
Request
Original Articles
P: 0-0
August 2011

The Effect of Osteoporosis Risk Factors on Bone Mineral Density

Turk J Osteoporos 2011;17(2):0-0
1.
2.
No information available.
No information available
PDF
Cite
Share
Request

ABSTRACT

Introduction:

This study aimed to evaluate whether osteoporosis (OP) risk factors have any effect on bone mineral density in patients receiving OP treatment.

Material and method:

The study included 73 postmenopausal women with OP who had been using bisphosphonate treatment for one year, with at least one of either total lumbar or femoral neck T-score still <-2.5 and whose total lumbar and/or femoral neck T-scores showed no improvement compared to one year earlier. Demographic characteristics and OP risk factors were recorded. Mini-mental test (MMT), Beck Depression and Anxiety Scales were used in the evaluation of the cognitive status of patients. The assessed parameters of patients were compared with the current total lumbar and femoral neck T-scores.

Results:

Being underweight, illiteracy, high gravidity, inadequate calcium intake, and cognitive dysfunction were found to be effective on lumbar and femoral neck T- scores, while tea and coffee consumption, smoking status and the presence of additional comorbidity and drug use were found to be effective on femoral neck T-scores.

Conclusion:

Some OP risk factors may contribute to the ineffectiveness in patients receiving regular OP treatment who fail to show adequate response. (Turkish Journal of Osteoporosis 2011;17:44-50)

Keywords:
Postmenopausal osteoporosis, risk factors, bone mineral density

Giris

Osteoporoz (OP), düsük kemik kütlesi ve kemik dokusunun mikro mimari yapisinin bozulmasi ile karakterize, kemigin yapisal yetmezligidir (1). OP’da kemik kirilganliginda artis olmasi, morbidite ve mortalitede de artisa neden olmaktadir (1). Dünya Saglik Örgütü (DSÖ), OP’u Dual Enerji X-Ray Absorbsiyometri (DEXA) ölçümlerine göre tanimlamistir (2). Ülkemizde de DEXA ölçümü, OP tanisi ve tedavinin devami için altin standarttir (3). Dolayisi ise OP’un en önemli sonucu olan kiriklarin önlenmesinde de önemli bir yer tutmaktadir. Literatürde OP tanisinin konulmasi ve kirik riskinin belirlenmesinde, OP risk faktörlerinin arastirilip, bunlarin varliginda DEXA ile kemik mineral yogunlugunun (KMY) degerlendirilmesinin daha etkin olacagi bildirilmektedir (4). Osteoporoz risk faktörlerini; beyaz irk, kadin cinsiyet, düsük vücut kitle indeksi (VKI), meslek, sosyoekonomik durum, bazi jinekolojik özellikler, kiside ve annede geçirilmis frajilite kirigi öyküsü, beslenme tarzi, çay, kahve, sigara gibi aliskanliklar, sedanter yasam, kronik hastaliklar, ek medikasyon kullanimi gibi tibbi durumlar ve bilissel fonksiyon ve ruhsal durum bozuklari gibi düsmeye yönelik kisisel özellikler gibi faktörler olusturmaktadir (5). Yapilan çalismalarda koruyucu tedavi bakimindan OP risk faktörlerinin saptanmasi ve özellikle riskli hastalarin belirlenerek erken tani ile OP’a bagli morbidite ve mortalitenin önlenmesinin önemi vurgulanmaktadir (6). Bu çalismalarin çogunda risk faktörlerinin OP ve buna bagli kirik görülme orani ile iliskisi siklikla arastirilmis olmasina ragmen (6), OP tedavisi verilen hastalarda bu risk faktörleri ile DEXA ölçümleri arasinda iliski olup olmadiginin arastirildigi çalisma sayisi çok azdir. Bu nedenle çalismamizda, OP risk faktörlerinin varliginin OP tedavisi alan hastalarda DEXA düzeyi ile iliskili olup olmadiginin arastirilmasi ve risk faktörlerinin DEXA düzeylerine etkisinin degerlendirilmesi amaçlandi.

Gereç ve Yöntem

Çalismamiza Mart 2009-Aralik 2010 tarihleri arasinda poliklinigimize basvuran ve DSÖ kriterlerine göre OP tanisi almis, en az 1 yil düzenli bifosfonat tedavisi uygulanan 73 postmenopozal kadin hasta dahil edildi. DEXA ile degerlendirilen total lomber ve femur boynu T skorundan en az biri halen -2,5 altinda olan ve 1 yil önceki total lomber ve/veya femur boynu T skorlarinda düzelme saptanmayan hastalar çalismaya alindi. Demans, Alzheimer Hastaligi, Parkinson gibi bilinen organik beyin hasari, iskemik veya hemorajik serebrovasküler hastalik öyküsü olan, ilaçli ya da ilaçsiz takip edilen tani konulmus psikiyatrik hastaligi bulunan hastalar ile DEXA ölçümleri hastanemiz disi herhangi bir merkezde yapilan, bifosfonat disi ilaç kullanimi olan veya düzensiz ilaç kullanan hastalar (son 1 yillik ilaç kullanimi süresinde herhangi bir sebep ile 30 günden fazla ilaci kullanmayan hastalar) çalismaya alinmadi. Hastalar çalisma öncesi bilgilendirilerek, sözel onaylari alindi. Hastalarin yasi, boyu, kilosu, meslek, egitim ve medeni durumlari, gelir düzeyi, gebelik sayisi, menopoz yasi ve süresi, giyim tarzi, yeterli günlük kalsiyum (Ca) alimi, günlük çay, kahve, alkol alimi ve sigara kullanimi, günlük fiziksel aktivite düzeyi, geçirilmis frajilite kirigi öyküsü, ek kronik hastalik varligi ve OP’a neden olabilecek ilaç kullanimi, OP süresi, total lomber ve femur KMY düzeyleri ve soygeçmisinde annede frajilite kirigi öyküsü kaydedildi. Hastalarin boy ve kilo ölçümlerinden vücut kitle indeksi (VKI) (kilo/(boy)²) kg/m² cinsinden hesaplandi. Vücut yapisinin VKI’nin≤18,5 zayif, 18,5-24,9 ideal kilolu, 25-29,9 fazla kilolu, VKI ≥ 30 obez olarak ayrildi. Zayif olan hastalar osteoporoz için risk faktörü ‘var’ olarak degerlendirildi. Egitim durumu, “okuma yazma bilmiyor”, “okuryazar”, “ilkokul”, “ortaokul”, “lise” ve “üniversite” olarak, medeni durum “evli”, “bekar”, “dul” ve “bosanmis” olarak, gelir düzeyi ise “asgari ücretin alti”, “asgari ücret” ve “asgari ücret üzeri” olarak siniflandirildi. Okuma yazma bilmeyen, bekar, dul ve bosanmis hastalar ile gelir düzeyi düsük hastalar OP için risk faktörü ‘var’ olarak kabul edildi. Gebelik sayisinin 5 ve üzeri olmasi, menopoz yasinin 45 alti olmasi, 50 yas alti hastanin kendisinde ve/veya annede frajilite kirigi öyküsü varligi OP risk faktörü ‘var’ olarak degerlendirildi. Hastalar, giyim tarzina göre, geleneksel (kollar ve bacaklari tamamen kapali giyim) ve modern (kollar ve bacaklari açikta birakacak sekilde giyim) olarak ayrildi. Geleneksel kiyafet giyiminde, risk faktörü ‘var’ olarak degerlendirildi. Yeterli günlük Ca aliminin degerlendirilmesinde, en az günde bir bardak süt içimi, bir kibrit kutusu kadar peynir ve 1 kase yogurt yemesi sorgulandi ve hiç birini alamayan hastalar ‘risk faktörü var’ olarak degerlendirildi. Günlük 3-4 bardaktan fazla çay, 1 fincandan fazla kahve (150 mg) ve 2 bardaktan fazla alkolün düzenli kullanimi ve sigara içimi varliginda risk faktörü ‘var’ olarak degerlendirildi. Fiziksel aktivite düzeyinin degerlendirilmesinde, sadece günlük yasam aktivitelerini içeren aktiviteleri olan ve 30 dakikadan daha az yürüyüs yapanlar ‘düsük fiziksel aktivite düzeyi’, 30 dakikadan fazla günlük yürüyüs yapanlar ve egzersiz uygulayanlar ise ‘yeterli fiziksel aktivite düzeyi’ hasta olarak gruplandirildi. Düsük fiziksel aktivite düzeyi olan hastalar risk ‘var’ olarak degerlendirildi. Metabolik, endokrin, bag dokusu hastaligi, kronik karaciger hastaligi, malabsorbsiyon sendromu gibi kronik hastaligi bulunan, kortikosteroid, antikonvulzan, heparin, tiroid hormonu, diüretik ve metotrexate gibi sekonder OP yapabilen ilaçlari kullanan hastalar risk faktörü “var” olarak degerlendirildi. Hastalarin KMY’lari lomber vertebralardan (L1-L4 arasi anterior pozisyonda) ve proksimal femurdan (boyun, trokanter ve Ward’s üçgeninden) DEXA cihazi (Hologic) ile degerlendirildi. Çalismada tani sirasinda ve su anki total lomber ve femur boynu T skorlari degerlendirmeye alindi. Hastalarin kognitif durumlarinin degerlendirilmesinde, bilissel fonksiyonlari degerlendiren mini mental test (MMT) ile ruhsal durum degerlendirmesinde kullanilan Beck Depresyon ve Anksiyete ölçekleri kullanildi. MMT, yönelim, kayit hafizasi, dikkat ve hesaplama, hatirlama ve lisan olmak üzere bes ana baslik altinda toplanmis on bir maddeden olusmakta ve 30 üzerinden degerlendirilen, egitimliler ve egitimsizler için olmak üzere iki tipi mevcut olan bir testtir. Türkiye’de geçerlik ve güvenilirligi yapilmis olup, 24 puan demans için sinir kabul edilmistir (7). Biz de çalismamizda, 24 alti degerleri “normal”, 24 ve üzeri degerleri ise “kognitif bozukluk” olarak degerlendirdik. Beck Depresyon ve Anksiyete ölçekleri, 21 sorudan olusan kendini degerlendirme türü ölçeklerdir ve maddeler ciddiyete göre 0-3 arasinda degerlendirilir. Ölçeklerin uygulanmasinda, hastalarin son 1 haftayi düsünerek sorulari cevaplamasi istedi. Beck depresyon ölçegi’nden alinan toplam puanin 0-16 arasi olmasi “depresyon belirtileri yok”, 17 ve üzerinde olmasi ise “depresif belirtiler var” olarak, Beck Anksiyete Ölçegi’nden ise alinan puanin 0 olmasi “normal”, 0 üzerinde puan almasi “anksiyete belirtileri var” olarak degerlendirildi. Hastalarin VKI, meslek, egitim ve medeni durum, gelir düzeyi, gebelik sayisi, menopoz yasi, hastada ve annesinde kirik öyküsü varligi, giyim tarzi, yeterli Ca alimi, çay, kahve, sigara ve alkol kullanimi, fiziksel aktivite durumu, ek komorbidite ve ilaç kullanimi ile bilissel ve ruhsal durumlari bakimindan su anki total lomber ve femur boyun T skorlari karsilastirildi. Verilerin analizi SPSS for Windows 11,5 paket programinda yapildi. Tanimlayici istatistikler sürekli degiskenler için ortalama±standart sapma biçiminde, nominal degiskenler için ise gözlem sayisi ve (%) seklinde gösterildi. Parametreler ile lomber ve femur T skorlari arasinda degiskenler yönünden farkin önemliligi sürekli degiskenler için Mann Whitney U testi, nominal degiskenler için Spearman Ki-kare testi ile arastirildi. Anlamli bulunan korelasyonlar için lojistik regresyon analizi uygulandi. Logistik regresyon analizinde, risk faktörü “var” olarak degerlendirilen parametreler bagimli degisken olarak kullanildi. p<0,05 için sonuçlar istatistiksel olarak anlamli kabul edildi.

Bulgular

Çalismaya dahil edilen 73 hastanin yas ortalamasi 63,59±9,01 yil idi. Hastalarin tamamini kadin hastalar, bunlarin da büyük çogunlugunu obez olan, evli, asgari ücret ile geçinen ev kadinlari olusturmaktaydi. Hastalarin OP süresi 3,82±2,41 yil idi. Hastalarin OP risk faktörlerinin dagilimi ve total lomber ve femur boynu T skorlari Tablo 1’de gösterildi. Hastalarin çogunlugunda gebelik sayisi 5’in altinda, menopoz yasi 45 yas üzerinde ve giyim tarzlari geleneksel özellikleri tasimaktaydi. 50 yas altinda kirik geçirme öyküsü bulunan hastalar %23,3 oraninda iken, annede kirik varligi %15,1 oraninda idi. Hastalarin çogunun günlük Ca alimi yeterli iken (8), asiri çay, kahve tüketen, sigara kullanan ve günlük yeterli fiziksel aktiviteye sahip hasta oranlari düsüktü (4). Hastalarin çogunda OP’a ek en az bir kronik hastalik bulunmakta ve ek en az bir ilaç kullanilmakta idi. Ek hastalik olarak en fazla 37 hastada (3) hipertansiyon saptanirken, bunu 16 (1) hasta ile diabetes mellitus ve 10 (2) hasta ile tiroid hastaliklari takip ediyordu. Ek ilaç olarak ise; sirasiyla 41’inde (3) proton pompa inhibitörü kullanimi, 36’sinda (%60) antikoagulan kullanimi ile 10’unda (7) antiasit kullanimi mevcuttu. DEXA ile ölçülen su anki total lomber T skoru 2,68±0,89, femur boynu T skoru 2,76±1,10 olarak bulundu. Hastalarin %45,2’sinde MMT skoru normal degerlerde saptanirken, depresyon belirtileri olan hasta orani %64,4 olarak saptandi. Anksiyete belirtileri ise tüm hastalarda bulunmakta idi. Hastalarin 1 yil önceki total lomber ve femur boynu T skorlari ile 1 yil sonraki T skorlarinin karsilastirilmasinda iki ölçüm arasinda anlamli bir farklilik olmadigi saptandi (118). Hastalarin kognitif fonksiyonlar disindaki diger osteoporoz risk faktörlerine göre su anki total lomber ve femur boynu T skorlarinin dagilimi ve karsilastirilmasi Tablo 2’de gösterildi. Hastalarin VKI düzeyleri ve egitim durumlarina göre hem total lomber hem de femur boynu T skorlarinda anlamli degisim oldugu saptandi. Medeni durum ise sadece femur boynu T skorunda anlamli bir farklilik olusturuyordu. Yapilan regresyon analizi sonucunda, zayif olmanin ve okuma yazma bilmemenin lomber ve femur boynu T skorlarinin düsüklügünde etkili bir faktör oldugu saptandi (22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34,35,36,37,38,39,40,41,42,43,44,45,46,47,48,49,50,51,52,53,54,55,56,57,58,59,60,61,62,63,64,65,66,67,68,69,70,71,72,73,74,75,76,77,78,79,80,81,82,83,84,85,86,87,88,89,90,91,92,93,94,23,24,25,26,27,28). Medeni durumun ise femur boynu T skoruna etkili olmadigi bulundu (37,38,39,40,41,42,43,44,45,46,47,48,49,50,51,52,53,54,55,56). Gebelik sayisinin 5 ve üzerinde olmasi ile günlük yeterli Ca aliminin varliginin total lomber ve femur boynu T skorlarinda, asiri çay, kahve tüketimi ile sigara kullanimi ve OP’a ek en az bir komorbidite ve en az bir ek ilaç kullaniminin femur boynu T skorlarinda anlamli degisim olusturdugu saptandi. Yapilan logistik regresyon analizinde, gebelik sayisinin yüksek olmasi ve Ca aliminin yetersizliginin hem total lomber, hem de femur boynu T skorlarinin düsük bulunmasinda etkili faktörler oldugu bulundu (66,67,68,69,70,71,72,73,74,75,76,77). Asiri çay ve kahve tüketimi ve sigara içimi ile en az bir ek komorbidite varligi ve ilaç kullaniminin da femur boynu T skorlarinin düsük olmasina etkili faktörler oldugu saptandi (9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34,35,36,37,38,39,40,41,42,43,44,45,46,47,48,49,50,51,52,53,54,55,56,57,58,59,60,61,62,63,64,65,66,67,68,69,70,71,72,73,74,75,76,77,78,79,80,81,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34,35,36,37,38,39,40,41,42,43,44,45,46,47,48,49,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34,35,36,37,38,39,40,41,42,43,44,45,46,47,48,49,50,51,52,53,54,55,56,57,58,59,60,61,62,63,64,65,66,67,68,69,70,71,72,73,74,75,76,77,78,79,80,81,82,83,84,85,86,87,88,89,90,91,10,11,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26,27,28,29,30,31,32,33,34,35,36,37,38,39,40,41,42,43,44,45,46,47,48,49,50,51,52,53,54,55,56,57,58,59,60,61,62,63,64,65,66,67,68,69,70,71,72,73,74,75,76,77,78,79,80,81,82,83,84,85,86,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24,25,26). Hastalarin kognitif fonksiyonlarina göre total lomber ve femur boynu T skorlarinin dagilimi ve karsilastirilmasi Tablo 3’de gösterildi. Bilissel fonksiyonlarin durumunun hem total lomber hem de femur boynu T skorlarinda, depresyon belirtilerinin varliginin ise sadece femur boynu T skorlarinda anlamli bir farklilik olusturdugu bulundu. Yapilan logistik regresyon analizinde, MMT ile degerlendirilen bilissel fonksiyonlarin bozuk olmasinin total lomber ve femur boynu T skorlarinin düzeyine etkili oldugu, depresyon belirtilerinin varliginin ise femur boynu T skorlarinin düzeyine etkili olmadigi saptandi (89).

Tartisma

OP, hem kadin hem de erkeklerde görülmekle birlikte, kadinlarda 5 kat fazla bildirilmektedir. Kadinlarda erkeklere göre ulasilan doruk kemik kütle boyutunun ve var olan mineral içeriginin azligi, östrojen yetersizligine bagli kemik kayiplarinin fazlaligi gibi faktörler her iki cins arasinda OP açisindan farkliliklar olusturmaktadir. Ayrica, kadin olmak önemli bir risk faktörü olarak bildirilmektedir (8). Bu nedenle çalismamizda homojeniteyi saglamak için sadece postmenopozal kadinlari degerlendirdik. Osteoporoz, DSÖ tarafindan DEXA ölçümlerine göre tanimlanmis olmakla birlikte, literatürde hastada OP gelisme olasiligini artiran ve OP’a egilimli kisilerin belirlenmesine yardimci olan kisisel özellikler yani mevcut OP risk faktörlerinin de degerlendirilmesi gerektigi bildirilmektedir (6). Bununla birlikte, yapilan çalismalarda bu risk faktörlerinin OP ile iliskisi arastirilmis ve çeliskili sonuçlar bulunmustur (9). Hali hazirda risk faktörleri ile DEXA düzeylerinin iliskisini degerlendiren çalisma sayisi ise azdir. Bu çalismalar da kronik böbrek hastaligi gibi spesifik hastalik gruplarinda çalisilmistir (10). Fakat bu risk faktörlerinin çok genis bir özellikler yelpazesini içermesinden dolayi, çalismamizda bilinen tüm risk faktörlerinin degerlendirilmesi amaçlanmistir. Çalismamiz sonucunda, zayif kilolu olmanin ve okuma yazma bilmemenin, gebelik sayisinin yüksek olmasi ve Ca aliminin yetersizligi ile bilissel fonksiyonlarin bozuk olmasinin hem total lomber hem de femur boynu T skorlarina, asiri çay, kahve tüketimi ve sigara içimi ile en az bir ek komorbidite varligi ve ek ilaç kullaniminin ise sadece femur boynu T skorlarina etkili oldugu saptandi. Diger risk faktörleri ise T skorlari üzerine etkili bulunmadi. Literatürde, çalismamiz sonucunda etkili olarak bulunan bu faktörler ile OP tedavisi verilen hastalardaki DEXA düzeyleri arasindaki iliskinin arastirildigi bir çalisma bulunmamaktadir. Literatürdeki OP risk faktörlerini içeren mevcut çalismalarda, VKI düzeyinin kemik yogunlugu üzerine pozitif etkili oldugu, düsük olmasi durumunda kemikler üzerindeki mekanik basincin azaldigi, bu kisilerdeki yag dokusunun azligi nedeni ile de östrojen miktari azliginin kemik yogunlugunun devamliligini saglamada yetersizlik gösterdigi ve OP riskinin arttigi bildirilmektedir (11). VKI düzeyi ile DEXA düzeyleri arasindaki iliskinin degerlendirildigi tek çalismada Ersoy ve ark. (10), dializ hastalarinda VKI’nin azalmasi ile korele olarak osteopeni ve OP görülmesinin arttigini bildirmislerdir. Bu çalismada VKI ile DEXA ile ölçülen lomber omurga ve femur boynu T skorlari arasinda kuvvetli iliski oldugu saptanmistir. Literatürde, egitim düzeyinin OP ile iliskisinin arastirildigi çalismalarda, yüksek egitim düzeylerine sahip kisilerin total lomber ve femur boynu KMD’leri daha yüksek olarak bulunmus, hiç egitimi olmayanlarda OP riskinin 2,9 ile 5,8 kat arttigi bildirilmistir (12). Yine gebelik sayisinin OP ile iliskisinin degerlendirildigi çalismalarda da gebelik sayisinin artisi ile korele olarak, vücudun Ca ihtiyacinin arttigi ve buna bagli laktasyon döneminin uzunlugunun özellikle lomber vertebralarda OP’a neden oldugu bulunmustur (13). Bas ve ark. (14) ile Özdemir ve ark.nin (15) yaptiklari çalismalarda dogum sayisinin 5 ve üzerinde olmasinin lomber ve femur boynu T skorlari ile negatif yönde korele oldugu saptanmistir. Düzenli Ca aliminin da, OP’un önlenmesinde etkili oldugu bildirilmektedir (16). Yapilan bir çalismada, Ca aliminin OP gelistikten sonra etkilerinin sinirli oldugu ve tek basina yeterli olmadigi bildirilmekle birlikte (17), OP’un erken döneminde Ca yetersizligi olan hastalarin belirlenerek diyetle yeterli Ca tüketiminin saglanmasinin, kemik kaybini azalttigi hatta durdurdugu, Ca düzeyi ile kemik yogunlugu arasinda pozitif yönde iliski oldugu bildirilmistir (17,18). Bizim çalismamizda etkili bulunan zayif kilolu olma, egitimsizlik, Ca alimindaki yetersizlik ve gebelik sayisi yüksekligi sosyal statü düsüklügünden etkilenebilecek durumlardir. Literatürde yüksek egitim seviyesine sahip olmanin, saglikli beslenme ile iliskili oldugu, bu kisilerin iyi saglik bilgisi ve davranisina sahip ve VKI’lerinin normal sinirlarda oldugu, Ca’dan zengin diyet alimlarinin fazla, gebelik sayilarinin ise daha düsük oldugu bildirilmektedir (19). Bizim hastalarimizin tamami asgari ücret ve altinda gelir düzeyine sahip düsük sosyoekonomik durumu olan kisilerdi ve çogunlugunu evli ve dul ev kadinlari olusturmakta idi. Hastalarimizin bu sosyoekonomik düzeydeki kisilerden olusmasinin bu sonuçlari dogurdugunu düsünmekteyiz. Literatürde bazi çalismalarda, çay ve kahve asiri alimi ve kötüye kullanimi ve sigara içimi OP için bir risk faktörü olarak bildirilmis (20), çay ve kahve aliminin diüretik etki ile üriner Ca atilimini artirdigi (3), sigara içiminin ise kan kortizol seviyelerinde yükselmeye yol açarak kemik yogunlugunu olumsuz etkiledigi bulunmustur (9). Yapilan çalismalarda sadece sigara içilmesi ile kalça KMY ve femur boynu kirik riski arasinda iliski gösterilmistir (9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21). Çalismamizda femur boynu T skorlari ile bu faktörlerin iliskili olmasinin sebebinin, bu hastalarin zayif kilolu olmasi, yüksek egitimli hastalarin azligi ve yetersiz beslenmeye bagli Ca aliminin azalmasi olabilecegini düsünüyoruz. Literatürde kalça kirigi ile iliskili olabilecek risk faktörlerinin degerlendirildigi çalismalarda, çay, kahve ve sigara içiminin düsük VKI ile birliktelik gösterdigi, bu hastalarda östrojen düzeylerinin de az oldugu saptanmistir (22). Östrojen eksikligi ve östrojen seviyesindeki degisimlere de en hassas bölgenin kalça kemigi olmasi nedeni ile böyle bir sonuç gelistigini düsünüyoruz. Ayrica yüksek egitim düzeyine sahip kisilerde de çay, kahve ve sigara kullaniminin egitim düzeyi düsük olan kisilere göre daha az oldugu bildirilmistir (19). Bu da bizim sonuçlarimizda etkili bir faktör olabilir. Literatürde kronik hastaliklar ve ilaç kullanimlari ile ilgili yapilan çalismalarda, OP’lu hastalarin ortalama %90’inda kronik bir hastalik, üçte birinde ise OP’a neden olabilecek bir ilaç kullanimi oldugu saptanmistir (22,23). OP ile kronik hastaliklarin degerlendirildigi çalismalarda en sik birliktelik gösteren hastaliklar olarak HT basta olmak üzere DM ve tiroid hastaliklari bildirilmistir (22). Literatürde bizim çalismamiza benzer bir çalisma bulunmamasina ragmen, kalp ve damar hastaliklari, DM, hipertiroidi ve bag dokusu hastaliklarinin kemik mineralizasyonunu bozarak özellikle kalça KMY üzerine olumsuz yönde etkili oldugu gösterilmistir (24). Ayrica kullanilan bazi ilaçlarin da OP gelisimini hizlandirdigi, KMY üzerine negatif etkili oldugu bildirilmistir. Bu ilaçlar içerisinde en iyi bilinen ve üzerinde en çok çalisilan kortikosteroidler olsa da, antiepileptikler, diüretikler ve antikoagulan gibi ilaçlarin da KMY’ye etkisi oldugu saptanmistir (8). Bizim çalismamizda en çok kullanilan ilaçlar, proton pompa inhibitörleri, antikoagulan ve antiasit grubu ilaçlardi. Proton pompa inhibitörleri ve antiasit kullaniminin OP ile iliskisinin degerlendirildigi çalismalarda, bu ilaçlarin Ca emilimini bozarak özellikle kalça kirik riskini artirdigi bildirilmistir (25). Çalismamizda OP eslik eden kronik hastalik ve ek ilaç kullaniminin femur boynu T skorlarina etkili olarak bulunmasi özellikle bu hastalik ve ilaç gruplarinin kalça KMY üzerine etkisi üzerine literatürde bildirilen sonuçlar ile uyumlu bulunmustur. Bilissel fonksiyon bozuklugu ve OP arasindaki iliskinin arastirildigi çalismalarda, menopoz sonrasinda östrojen kaybina bagli olarak beynin duyusal uyarilara tepki süresinde yavaslama sonucu postural stabilitenin azaldigi, hem statik hem de dinamik dengenin bozuldugu ve buna bagli olarak düsme riskinde artis oldugu bildirilmistir (22). Ayrica OP’lu hastalarda denge durumunun degerlendirildigi çalismalarda, menopoz sonrasi özellikle mediolateral dengede önemli bir azalma oldugu, kalça abduktor kas kuvvetinin de bu hastalarda azaldigi bulunmustur. Hastalarin demans, depresyon ve anksiyete durumlarinin denge ile iliskisinin arastirildigi bir çalismada da, MMT ile degerlendirilen bilissel fonksiyon bozuklugunun hem statik hem de dinamik denge skorlari ile, depresyon varliginin sadece statik denge skorunun iliskili oldugu, anksiyetenin ise denge ile iliskisiz oldugu saptanmistir. Literatürde saglikli kisiler ile OP hastalarinin MMT skorlarinin karsilastirildigi çalismalarda, demans varliginin bulunmasinin kemik yogunlugu üzerinde etkili bir faktör olabilecegi bildirilmistir (22). Bizim çalismamizda hastalarin MMT skorlari ile hem lomber hem de femur boynu T skorlari ile iliskili bulunmus, depresyon ve anksiyete ile ise iliski saptanmamistir. Bunun sebebi, demansli hastalarda hem statik, hem dinamik dengenin bozulmasi sonrasinda olusan düsme korkusunun hastanin hareketliligini azaltmasi, buna bagli var olan kas kuvveti azliginin daha da artmasi ile KMY’nun azalmasi olabilir. Depresyonun etkili olmamasinin sebebi de, özellikle dinamik dengeye etkisiz olmasi olabilir. Bizim çalismamizin eksik yönünün, denge durumunun ayrintili olarak degerlendirilmemesi oldugunu düsünüyoruz.

Sonuç

"OP’lu hastalarda OP risk faktörlerinin varliginin tespiti, OP görülme sikligini ve kirik gelisimini artirmasi, bu risk faktörlerinden degistirilebilir olanlarin degistirilerek riskin azaltilmasi ve bu hastalarin DEXA ölçümlerinin yapilarak gerekli tedavinin baslatilmasi bakimindan önemlidir. Fakat bu hastalara tedavi baslansa ve ilaçlarin düzenli kullanimi saglansa da, hastalarda bazi risk faktörlerinin bulunmasi durumunda daha dikkatli takibi gerekmektedir. Çünkü bu hastalarda tedaviye yeterli yanit alinamayabilir, yeterli kemik mineral yogunlugu kazanilamayabilir. Bu konuda genis ölçekli çalismalara ihtiyaç vardir.