GIRIS
Çagimizda bilimsel, teknolojik ve sosyo-ekonomik gelismelerin katkisi ile ortalama yasam süresinde belirgin bir artis olmus ve buna bagli olarak bir çok kronik hastaligin yasam kalitesi üzerindeki etkileri tartisilmaz önemde bir boyut kazanmistir. Hastanin genel degerlendirilmesi, yasam kalitesi, saglik durumu ve fonksiyonel durum olarak üç hiyerarsik düzen içinde göz önüne alinir. Bunlar içinde en genis kapsamli olan yasam kalitesidir. Yasam kalitesi saglik durumu yaninda çevre, egitim ve ekonomik durumu da içerir. Hekimlerin hastaligin gidisini yavaslatma, semptomlari kontrol altina alma ve yasam süresini uzatma gibi geleneksel tedavi yöntemleri yanisira, kronik hastaliklarda teknolojinin gelisimi nedeniyle hastanin fonksiyonel, psikolojik ve sosyal sagligin, yani yasam kalitesini düzeltmeye yönelik, hastanin durumunu gösteren ölçümlere son yillarda daha fazla önem verdikleri görülmektedir.Osteoporoz dünyada önemli bir saglik problemidir. Günümüzde en geçerli tanimlama ile osteoporoz; düsük kemik kütlesi ve kemik mikromimarisinde bozulma ve buna bagli olarak kemigin kirilganlasmasi ve çogunlukla vertebra, el bilegi ve kalçada olmak üzere kirik riskinde artis ile karakterize sistemik bir hastaliktir (1,2). Ancak bu tanim, osteoporotik kiriklarin kisinin yasam kalitesi üzerindeki etkisi ile ilgili ayrintili bilgiler açisindan yetersizdir. Osteoporoz yalnizca kemik kütlesi kaybi olarak tanimlanmamalidir. Çünkü bu hastalik fonksiyonel durum ve yasam kalitesi açilarindan bir çok sorunlara neden olan önemli bir klinik sendromdur. Yasli nüfusun giderek artmasi, osteoporotik kiriklar ve ona bagli olarak gelisen deformitelerle de daha sik karsilasilmasina neden olmustur.Osteoporozda en sik vertebra, kalça ve el bilegi kiriklari olusmaktadir. Osteoporozda en sik görülen ve osteoporozun yikiciliginda bas rolü oynayan nokta vertebral kiriklardir. Vertebral kiriklar siklikla klinik olarak taninmazlar ancak artan bel agrisi ve fonksiyonel kisitliliga yol açarlar. 65-69 yas arasindaki kadinlarda vertebral kirik orani %13, erkeklerde %12’ dir (3). Osteoporoza bagli gelisen vertebra kiriklarinin yasam kalitesini önemli ölçüde etkiledigi çesitli çalismalarda bildirilmistir.Yasam kalitesinin degerlendirilmesinde kullanilan degisik ölçütler mevcuttur. Osteoporotik kirigi bulunan hastalarin takibinde hangi ölçütün kullanilacagi kesinlik kazanmamistir. Genel yasam kalitesini degerlendiren ölçütler yaninda hastaliga spesifik olarak gelistirilen ölçütler de vardir. Genel yasam kalitesi ölçütlerinden Medical Outcomes Study (MOS), Health Assessment Questionnaire (HAQ), Short Form 36 (SF 36), SF 12, Nottingham Saglik Profili (NSP), Sickness Impact Profile sayilabilir. Osteoporoza spesifik ölçütlerden de Quality of Life Questionnaire of the European Foundation for Osteoporosis (QUALEFFO), Osteoporosis Quality of Life Questionnaire (OQLQ), Osteoporoz degerlendirme anketi (OPAQ), Osteoporoz Fonksiyonel Disabilite anketi (OFDQ) örnek verilebilir. Biz de çalismamizda vertebra kiriklarinin ve osteoporozun yasam kalitesi üzerindeki etkilerini çesitli yasam kalitesi ölçütleri kullanarak arastirdik.
MATERYAL VE METOD
Çalismamiza Sisli Etfal Egitim ve Arastirma Hastanesi FTR Klinigi Osteoporoz poliklinigine basvuran 41 hasta alindi. Hastalar Dünya Saglik Örgütü kriterlerine göre osteopeni (Grup I: Neck t ve /veya L2-4 t > -2.5) ve osteoporoz (Grup II: Neck t ve /veya L2-4 t £ -2.5) grubu ile vertebra kirigi olanlar ve olmayanlar olmak üzere ikiser gruba ayrildi. Hastalarin tümüne dorsal ve lumbosakral lateral grafiler çektirildi, yasam kalitesi ölçütlerinden SF-36, QUALEFFO-41 ve NHP dolduruldu. Kirik irdelemesi için semikantitatif yöntemle ölçülen ve komsu vertebraya göre %20 yükseklik kaybi gösteren vertebralar kama, balik vertebra veya total kompresyon olarak adlandirildi. Sonuçlar istatistiksel olarak karsilastirildi. Istatistiksel analizler GraphPad Prisma V.3 paket progam ile yapildi. Gruplararasi karsilastirmalarda tek yönlü varyans analizi, alt grup karsilastirmalarinda Tukey çoklu karsilastirma testi, ikili gruplarin kasilastirmasinda bagimsiz t testi, korelasyonda Spearman korelasyon testi kullanilmistir. Sonuçlar, anlamlilik p<0.05 düzeyinde, %95 lik güven araliginda degerlendirilmistir
BULGULAR
Hastalarin 11’i Grup I’de, 30’u Grup II’de idi. Grup II’ nin yaslari ve menopoz süreleri Grup I’ e göre anlamli olarak daha fazlaydi (p0.05) Tablo 1.Vertebra kirigi olan hasta sayisi 16, kirik vertebra sayisi 25 idi. Vertebra kiriklarinin 3 ünde total kompresyon (%12), 1inde balik (%4), 21inde kama vertebra (%84) mevcuttu.Yasam kalitesi ölçütlerinden sadece SF-36’nin Enerji alt grubunda iki grup arasinda anlamli farklilik saptandi.Grup I’in SF-36 enerji ortalamasi 48.18±10.79 iken Grup II’de 37.33±15.91 saptandi(p<0.05) Tablo 2.Kirigi olanlar ve olmayanlar olarak ayirdigimizda ise sadece NSP’ nin Fiziksel Aktivite bölümünde anlamli fark bulundu (p<0.05) Tablo 3.Diger yasam kalitesi ölçütlerinde kirigi olan ve olmayanlar ile Grup I ve II arasinda anlamli fark saptanmadi. Hastalari bir bütün olarak ele aldigimizda kirik sayisi ile sadece QUALEFFO-41’in ev isleri alt grubunun (r=0.31), NSP’nin ise fiziksel aktivite alt grubunun (r=0.32) korele oldugu saptanmistir.
TARTISMA
Osteoporoz tedavisini planlarken kemik kütlesini korumak, agriyi ve yeni kirik insidansini azaltmak esastir (4). Çünkü vertebral kirik sayisi arttikça yasam kalitesinin de azaldigini gösteren çalismalar vardir. Osteoporozlu hastalarin ciddi fiziksel semptomlarin yani sira kendine bakim ve günlük yasam aktivitelerini yerine getirme, arkadaslarini ziyaret etme ve sosyal aktivitelere katilma gibi durumlarda zorlukla karsilastiklari bilinen bir gerçektir. Ek olarak, agri ve mobilitenin azalmasi ruhsal durumlarini etkileyebilir ve bunun sonucunda hasta kendisini güvensiz ve ise yaramaz hissedebilir, uyku ve istah problemleri ortaya çikabilir, depresyona girebilir, hatta sosyal yönden izole olabilir (5,6). Hastalarin bazilarinda osteoporoz tanisi kondugu anda anksiyete baslamaktadir, çünkü bunlarda düsme ve kirik korkusu bulunmaktadir. Kirik olustugunda da, kisinin duygu durumunda degisiklik ve güveninde azalma olabilmektedir. Bu nedenle son zamanlarda yapilan klinik arastirmalarda osteoporozlu hastalarin yasam kalitelerini degerlendirmek oldukça önem kazanmis; yasam kalitesi klinik çalismalarin bir son-durum ölçütü haline gelmistir (4). Yasam kalitesi ölçümü klinik olarak tedavi stratejilerini saptamada ve tedavi etkinligini degerlendirmede önemli bir yer tutmaktadir. Saglikla ilgili yasam kalitesi ya genel ya da hastaliga özgü ölçümler kullanilarak degerlendirilebilir. Genel ölçümler hastalik durumlarinda yasam kalitesini degerlendirmek için kullanilabilir. Bununla birlikte, hastaliklar açisindan özgün degildir. Bunlardan en çok kullanilan formlarda biri olan SF-36’nin Türkçe için de geçerli ve güvenilir oldugu saptanmis ve kronik fiziksel hasta gruplarinda kullanilabilecegi belirtilmistir (7). Hastaliga özgü testlerin ise genel testlere göre ilgili hastalik için biçim ve içerik açisindan geçerlilikleri daha fazladir. Osteoporozda yasam kalitesini degerlendirmek için Avrupa Osteoporoz Vakfi çalisma grubu tarafindan QUALEFFO anketi gelistirilmistir. QUALEFFO agri, fiziksel fonksiyon, sosyal fonksiyon, genel saglik durumu ve mental fonksiyon olmak üzere 5 baslik altinda 41 soru içermektedir. Yapilan bir geçerlilik çalismasinda yeniden test edilme özelliginin ve iç tutarliginin iyi oldugu klinik olarak saptanmis, vertebra kirigi olan hastalar ve kontroller arasindaki farki ayirt edebildigi gösterilmistir (8). Ayrica bu formunda Türkçe için geçerli ve güvenilir oldugu bulunmustur (9). Yasam kalitesi ölçütü olarak OUALEFFO, SF 12, EQ-5D anketleri kullanilarak yapilan bir çalismada vertebra kirigi olan kisiler, vertebra kirigi olmayan kisilerle karsilastirilmis ve kirikli kisilerin yasam kalitelerinin bozuk oldugu saptanmistir ve kirik sayisindaki artisin yasam kalitesi üzerindeki olumsuz etkiyi arttirdigi belirtilmistir (10). Bizim çalismamizda kirikli hastalari kirigi olmayanlarla karsilastirdigimizda ise sadece NSP’ nin Fiziksel aktivite alt bölümünde anlamli olarak kötü tespit edilmis, diger yasam kalitesi ölçütlerinde kirikli hastalar ile kiriksiz hastalar arasinda anlamli fark saptanmamistir. Bundan vertebral kirigin hastalarimizin fiziksel fonksiyonlarini kisitladigi anlasilmaktadir. Kirikli hastalar ile kiriksizlarin agri skorlarinda bir fark tespit edilmemesinin de hastalarimizin hiçbirisinde akut kirik olmamasi ile açiklanabilecegi görüsündeyiz. Ayrica hastalarimizin osteopenik olanlari osteoporotik olanlardan sadece SF 36’ nin enerji alt bölümünde daha yüksek puan almis olup bu sonuçta osteoporotik hastalarin yaslarinin daha yüksek olmasinin etkisinin oldugu açiktir.Osteoporotik vertebral kirikli kadinlarin kiriksiz kadinlarla karsilastirildigi bir baska çalismada ise, yasam kalitesi ölçütü olarak SF 36 kullanilmis ve kirikli kadinlarin daha kötü yasam kalitesine sahip oldugu bulunmustur (11). Sickness Impact Profile ve NSP kullanilan iki ayri çalismada yasam kalitesi ile kirik arasinda korelasyon saptanmistir (12,13). Bizim çalismamizda hastalari bir bütün olarak ele aldigimizda kirik sayisi ile sadece QUALEFFO-41’in ev isleri alt grubunun (r=0.31), NSP’nin ise fiziksel aktivite alt grubunun (r=0.32) korele oldugu saptanmistir. Diger yasam kalitesi ölçütleri ile kirik sayisi arasinda bir fark tespit edilmemistir.Baska bir çalismada da osteoporotik kisilerdeki kiriklar vertebral, kalça, ön kol ve kol kiriklari seklinde ayrilmis ve vertebral ve kalça kirigi olanlarin yasam kalitesinin ön kol ve kol kirigi olanlara göre daha kötü oldugu, ayrica kirik sayisi ile yasam kalitesi arasinda negatif korelasyon tespit edildigi bildirilmistir (14).Osteoporozlu hastalarda kifoz gibi postural deformitelerin yasam kalitesini azalttigini gösteren çalismalar da vardir (15). Ülkemizde yapilan bir çalismada ise 50 postmenopozal kadin 100 saglikli kontrol ile karsilastirilmistir. Yasam kalitesi testi olarak NSP kullanilmis ve sonuçta agri, fiziksel aktivitelerde kisitlilik, yorgunluk, sosyal izolasyon ve emosyonel reaksiyonlarin normallere göre osteoporozlularda 4-5 kat daha fazla oldugu görülmüstür. Bu çalismada 13 kirikli hastanin, semptomsuz 37 osteoporozlu hastadan daha fazla agri ve bedensel kisitliliga sahip oldugu belirtilmistir(16). Yine ülkemizden Saridogan-Eryavuz ve arkadaslarinin 37 postmenopozal vertebra kirikli kadin hastada yaptigi bir çalismada SF-36 ve Qualeffo formlari kullanilmis ve osteoporotik vertebra kiriklarinin günlük yasam aktivitesi ve genel ruh halinde degisiklikler yaptigi saptanmistir (17).Literatürlerin isigi altinda osteoporozun uzun dönemde fiziksel, psikolojik ve sosyal sonuçlarina iliskin ortak görüs; osteoporozun yasam kalitesini etkiledigi, sosyal ve bos zaman aktivitelerini kisitladigi ve depresyona neden olarak emosyonel durumda degisiklige neden olabilecegi yönündedir. Bizim çalismamizda gerek osteopeni ve osteoporoz hastalari arasinda gerekse de vertebra kirigi olan ve olmayan hastalar arasinda yasam kalitesi ölçütlerinde belirgin bir farklilik tespit edilmemistir. Buna göre, 6. dekaddaki hastalarda osteoporozun yasam kalitesini azaltan bir faktör olmadigi görüsü çikabilecegi gibi ülkemiz kosullarina göre hastalarimizin yasam kalitelerinin osteoporoz ve/veya vertebral kirik olsun ya da olmasin düsük olabilecegi de akla gelmektedir.