Giriş
Koronavirüs hastalığı-2019 (COVİD-19), dünya genelinde karmaşık, sürekli gelişen ve değişen bir durum yaratmıştır. Bu durum, insanların kendilerini ya da sevdiklerini kaybetme korkusu, sağlık kurumlarına ulaşamama endişesi, gıda sıkıntısı yaşama korkusu, enfekte olma veya başkasına virüs bulaştırma korkusu, işsiz kalma korkusu gibi pek çok kaygıya yol açmaktadır. Bu korkular, fiziksel sağlıklarını olumsuz etkilemenin yanı sıra, kaygı ve depresyon gibi çeşitli psikolojik sorunları da tetiklemektedir. COVİD-19’un ilanından sonra negatif duyguların (kaygı, depresyon ve öfke) arttığı ve olumlu duyguların ve yaşam doyumu puanlarının azaldığı görülmüştür (1).
Yaşam doyumu, belirli bir duruma yönelik değil, genel olarak tüm yaşantıda kişinin iyi hissetme durumunu ifade eder. Araştırmalar, yaşlı bireylerde cinsiyet (kadın olma), depresyon, fonksiyonel durum, mali durum, sosyal destek, günlük yaşam aktiviteleri performansı gibi faktörlerin yaşam kalitesi ve doyumu üzerinde etkili olduğunu göstermektedir (2). Yaşlı bireylerin yaşam doyumları ile yaşam tutumları arasında olumlu yönde anlamlı bir ilişki olduğu belirlenmiştir (3). Yapılan araştırmalar, yaşam doyumu yüksek bireylerin sağlıklı bir yaşam tarzına, yüksek düzeyde sosyal işlevselliğe, olumlu sosyal ilişkilere, uyumlu bir kişilik yapısına ve kişisel gelişime açık bir zihinsel yapıya sahip olduğunu göstermektedir (4).
COVİD-19 ile artan korkunun, endişenin insanların davranışlarına yansıdığı gözlemlenmiştir. COVİD-19 sürecinde kaygılı bireylerin yaşam doyumu düzeylerinin düşük olduğu ve depresyon belirtilerinin arttığı görülmüştür (5). Bu çalışmanın amacı, geriatrik bireylerde COVİD-19’a yakalanma korkusunun yaşam doyumu üzerindeki etkisini araştırmaktır.
Gereç ve Yöntem
Bu çalışma, Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde gerçekleştirilen bir kesitsel araştırmadır ve 65-85 yaş arası bireyler üzerinde yapılmıştır. Çalışmaya, ciddi mobilite sorunları yaşayanlar, görme kaybı olanlar, nörolojik ve mental problemi olan bireyler dahil edilmedi. Helsinki Deklarasyonu ilkelerine uygun olarak yürütülen bu çalışma İstanbul Okan Üniversitesi Etik Kurulu tarafından onaylanmıştır (karar no: 9, tarih: 10.11.2021). Tüm hastalar bu çalışmaya katılmadan önce yazılı bilgilendirilmiş onam vermişlerdir.
Çalışmaya katılan bireylerin sosyodemografik özellikleri kaydedildi. Karşılıklı soru cevap yoluyla katılımcıların Koronavirüs Korkusu ölçeği (KKÖ) ve Yaşam Doyum ölçeği (YDÖ) anketlerini doldurmaları sağlandı.
Hasta Değerlendirme Formu: Araştırmacı tarafından tasarlanan bu form, katılımcıların sosyodemografik özelliklerini içeren 18 sorudan oluşmaktadır. Yaş, cinsiyet, boy, vücut ağırlığı, meslek, öğrenim durumu, sosyal güvence ve medeni durum gibi bilgilerin yanı sıra genel hastalık bilgileri, düşme öyküsü, özgeçmiş ve yardımcı cihaz kullanımı da kaydedildi.
KKÖ: Bu ölçek tek boyutlu olup 7 maddeden oluşmaktadır ve ters maddesi bulunmamaktadır. Toplam puan, bireyin yaşadığı COVİD-19 korkusunu yansıtmaktadır ve 7 ile 35 arasında değişen puanlar alınabilmektedir. Yüksek puanlar, yüksek düzeyde COVİD-19 korkusu yaşandığını gösterir (6).
YDÖ: YDÖ, yetişkin bireylerin yaşam doyumunu ölçmek amacıyla kullanılır. Toplam 21 madde içerir ve Likert tipinde beşli derecelendirme kullanılmıştır (1= Hiç uygun değil, 2= Uygun değil, 3= Kısmen uygun, 4= Uygun, 5= Tamamen uygun). Ayrıca 6. madde tersinden puanlanır. Puan aralığı 21 ile 105 arasında değişir ve yüksek puanlar, bireyin yaşamına olumlu bir şekilde baktığını gösterir (4).
İstatistiksel Analiz
Veriler, IBM SPSS Statistics for Windows, Version 25.0 programı kullanılarak analiz edildi. Çalışmada, kategorik ve sürekli değişkenler için tanımlayıcı istatistikler (ortalama, standart sapma, ortanca değer, minimum, maksimum, sayı ve yüzdelik dilim) hesaplandı. Parametrik testlerin ön şartlarından varyansların homojenliği Levene testi ile kontrol edildi ve normallik varsayımı Shapiro-Wilk testi ile incelendi. İki grup arasındaki farklılıklar değerlendirilmek için Mann-Whitney U testi kullanıldı. Sürekli iki değişken arasındaki ilişki, Pearson korelasyon katsayısı ile değerlendirildi. Yordanan ve yordayıcı değişkenlerin en az eşit aralık ölçeğinde ölçülen sürekli değişken olmaları ve normal dağılım göstermeleri gereklidir (7). Çalışmada, YDÖ’nün KKÖ üzerindeki etkisini değerlendirmek için regresyon analizi tekniği kullanıldı ve p<0,05 düzeyi istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi.
Bulgular
Katılımcıların demografik özellikleri Tablo 1’de gösterilmiştir.
Tablo 2 incelendiğinde KKÖ minimum 7 maksimum 27 puan almaktadır. Puan ortalaması 16,52±6,719 olarak bulunmuştur. YDÖ minimum 70 maksimum 100 puan almaktadır. Puan ortalaması ise 83,27±8,165 olarak bulunmuştur.
KKÖ cinsiyete göre istatistiksel olarak anlamlı farklılık göstermemektedir (p>0,05) (Tablo 3).
YDÖ ile KKÖ arasında pozitif yönlü düşük düzeyde istatistiksel olarak anlamlı ilişki vardır (p<0,05). YDÖ üzerinde KKÖ’nün %7’lik etkisi istatistiksel olarak anlamlıdır (F5,504 p=0,022). Katsayılar incelendiğinde YDÖ’deki bir birimlik artış KKÖ’yü 0,210 birim istatistiksel olarak anlamlı şekilde artırmaktadır (p<0,05) (Tablo 4).
Tartışma
Geriatrik bireylerde koronavirüse yakalanma korkusunun ve yaşam doyumunun incelendiği bu çalışmanın sonucunda eğitim düzeyi arttıkça yaşam doyumunun arttığı, yaşam doyumu ile koronavirüs korkusu arasında düşük düzeyde pozitif ilişki olduğu görülmüştür.
Arısoy ve Çay (2021) (8) yaptıkları çalışmada sosyo-demografik özelliklerle COVİD-19 korkusunun ilişkisine bakmışlardır. Yaş ve COVİD-19 korkusu arasında orta düzey ve pozitif yönlü bir ilişki bulunmuştur. Ayrıca COVİD-19 korku düzeyi; eğitim seviyesi, bireylerin cinsiyeti, evli olunup olunmaması, çocuk sahibi olunup olunmaması ve ikamet edilen yere göre farklılık göstermiştir. Eğitim düzeyi düştükçe COVİD-19 korkusu artmıştır (8). Bu çalışmada da cinsiyet ile COVİD-19 korkusu ilişkisine bakılmıştır fakat anlamlı bir farklılık görülmemiştir.
Türkiye’de yapılan bir çalışmaya göre sosyal izolasyon kurallarına uymak zorunda olan yaşlı bireylerin koronavirüs nedeniyle korku ve yalnızlıklarının arttığı ortaya konulmuştur (9).
Türkiye’de COVİD-19 pandemisinin başında yaşlı bakımevinde yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre KKÖ ortalamaları 9,13±4,28 bulunmuş bunun da ortalama bir değer olduğu bildirilmiştir (10).
Yunanistan’da yine pandeminin başında yapılan bir çalışmada aynı ölçeğin ortalama skorları 18,48±5,32 olarak rapor edilmiş (11). Türkiye’de Haziran 2022’de yapılan başka bir çalışmada ise orta düzey COVİD-19 korkusu bildirilmiştir (12).
Her üç çalışmanın sonuçları da bu çalışmanın sonuçlarına benzerdir. Bu çalışmada da orta düzeyde korku bulunmuştur. Çalışmanın verileri pandeminin son dönemde toplanması, bireylerin COVİD-19 ile ilgili bilgi sahibi olması ve artık 3. doz aşılama çalışmalarının başlaması nedeniyle orta düzeyde korku düzeyi çıkmış olabileceği düşünülmüştür.
Sosyodemografik faktörler, sağlık koşulları ve ruh sağlığı dahil olmak üzere birçok farklı faktör, COVİD-19 pandemisi nedeniyle korku ve endişe algısına katkıda bulunur.
Polonya’da Kasım-Aralık 2020’de 60 yaş üstü bireylerde yapılan bir çalışmada COVİD-19 korkusunun kadınlarda yüksek olduğu bildirilmiştir (13).
KKÖ’nün belirlenmesinin en önemli belirleyicilerinden ikisi kaygı ve cinsiyettir. Erkekler, COVİD-19 enfeksiyonuna yakalanma konusunda kadınlara göre daha az endişe duymaktadırlar. Kadınlarda bu endişenin yüksek oluşunun sebebi depresyon, kaygı ve stres gibi fonksiyonlarla yaşadıkları endişenin bağlantılı olmasıdır. Çeşitli çalışmalardan elde edilen bu sonuç diğer bilimsel verilerle ve yayınlarla tutarlıdır (10).
Bu çalışmada da kadınlarda COVİD-19 korku düzeyi yüksek çıkmıştır. Erkeklerin COVİD-19 korku düzeyi ölçeklerinin düşük olma sebebi, pandemi halini çok önemsememeleri olabilir.
Duong’un (2021) (14) yaptığı çalışma da COVİD-19 korkusu ve kaygısının psikolojik sıkıntı ve uyku bozukluğu ve yaşam doyumu ile güçlü bir şekilde ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Bu çalışmada COVİD-19 korkusu ile yaşam doyumu arasında düşük düzeyde pozitif ilişki bulunmuştur. Bu bize COVİD-19 pandemisi ve yaşanan sıkıntıların aslında geriatrik bireylerde daha çok yaşama bağlandığını düşündürdü. Pandeminin başında yaşam doyumunu negatif yönde etkilemiş olsa bile daha sonrasında bu yaşananlar geriatrik bireylerde daha çok yaşam doyumunu az da olsa olumlu etkilemiş olabilir.
Pandemi öncesi yapılan bir çalışmada geriatrik bireylerin hareketsiz kalması ve fiziksel aktivitelerinin azalmasının iyilik halini etkilediği belirtilmiştir (15). Pandeminin başında 65 yaş üstü bireyler zorunlu sosyal izolasyona alınmıştır. Bu çalışmanın yapıldığı dönemde ise izolasyon olmadığı için ve kişiler normal yaşantısına döndüğü için yaşam doyumu ortalamaları ortalamanın üzerinde bulunmuş olabilir. Çalışmaya katılan bireylerde sosyal ortamlara ve sevdiklerine kavuşmanın yaşam doyumu üzerinde pozitif etkili olduğunu düşünmekteyiz. Arpacıoğlu ve ark.’nın (2021) (16) huzurevinde yaşayan yaşlı bireylerde yaptığı çalışmanın bulguları uzun süreli karantinaların neden olduğu sosyal izolasyon nedeniyle geriatrik bireylerin yüksek psikolojik sıkıntıya ve düşük yaşam memnuniyetine sahip olduğunu göstermiştir. Çocukları ve torunları ile 2 haftadan uzun süre görüşmeyenlerde daha düşük yaşam doyumu ortalamaları görülürken, yüksek depresyon skorları saptanmıştır (16).
Kadınlar, erkeklere göre COVİD-19 salgınından daha olumsuz yönde etkilenmişlerdir. Aynı şekilde yaşlılar da yetişkinlere göre COVİD-19 korkusu, kaygı ve psikolojik rahatsızlık açısından olumsuz yönde etkilenmişlerdir (17). COVİD-19 sürecinde insanlar bu süreçle ilgili bilinçlenmiş, bu bilinçle birlikte insanların pandemiyle mücadele etme güçleri artmış ve insanlar mental olarak güçlenmişlerdir. Bu çalışmanın sonuçları pandemi başında yapılan çalışmalara göre farklılık göstermektedir. Pandeminin başında tüm bireylerde hastalık hakkında bilinmezliklerin olması ve aşılama başlamadığı için korku yüksek ve yaşam doyumu düşük iken pandeminin sonlarında hem bireylerin bilinçlenmesi hem de aşı ile COVİD-19 enfeksiyonu semptomlarının hafif atlatılmasını gözlemlemeleri sayesinde korku düzeyi çok değişmezken yaşam doyumunda artış olduğunu düşünmekteyiz.
Sonuç
Yaptığımız çalışma geriatrik bireylerde COVİD-19 korkusunun yaşam doyumuna etkisini değerlendirmektedir. Bu çalışmanın sonuçları; bu çalışmanın pandemi döneminde, özellikle sosyal izolasyonda yapılan benzer çalışmalardan farklı sonuçlar göstermesi geriatrik bireylerin hayatın içinde sevdikleri ile birlikte olmasının ve günlük yaşamda fiziksel olarak aktif olmasının yaşam doyumunu olumlu yönde etkilediğini göstermektedir.
Etik
Etik Kurul Onayı: Helsinki Deklarasyonu ilkelerine uygun olarak yürütülen bu çalışma İstanbul Okan Üniversitesi Etik Kurulu tarafından onaylanmıştır (karar no: 9, tarih: 10.11.2021).
Hasta Onayı: Tüm hastalar bu çalışmaya katılmadan önce yazılı bilgilendirilmiş onam vermişlerdir.
Hakem Değerlendirmesi: Editörler kurulu dışında olan kişiler tarafından değerlendirilmiştir.
Yazarlık Katkıları
Konsept: E.E.K., Dizayn: E.A., E.E.K., Veri Toplama veya İşleme: M.A., Analiz veya Yorumlama: E.A., E.E.K., Literatür Arama: E.A., M.A., Yazan: E.A.
Çıkar Çatışması: Yazarlar tarafından çıkar çatışması bildirilmemiştir.
Finansal Destek: Yazarlar bu çalışma için herhangi bir finansal destek almadıklarını bildirmiştir.