GIRIS VE AMAÇ
Kemik hastaliklari içinde en sik görülen ve uzayan yasam süresi nedeniyle önemli bir halk sagligi problemi olan osteoporoz, düsük kemik kütlesi ve kemik dokusunun mikroyapisinin bozulmasina bagli olarak kemik kirilganliginin artmasi ile karakterize sistemik bir iskelet hastaligidir (1,2).Osteoporozun fiziksel, psikolojik, sosyal ve ekonomik boyutlarinin oldugu bilinmektedir. Yasam kalitesine etkisi ise son yillarda arastirma konusu olmustur (1,2).Osteoporoz kronik bir hastaliktir. Kronik hastaliklarin depresyona neden oldugu bilinmektedir (3,4). Os-teoporoz sonucu fiziksel degisiklikler olusabilir. Fiziksel degisiklikler de önemli psikolojik sorunlara yol açmaktadir. Osteoporozda kirik, agri ve hareket kisitliligi, fonksiyonel yetersizlik yapabilir. Tüm bunlar hastalarin kendine bakim ve günlük yasam aktivitelerini etkiler. Zamanla sosyal aktivitelere katilma, ziyaret ve hobilerde kisitlanma meydana gelebilir. Tüm bunlar sosyal izolasyon, depresyon ve anksiyete gelismesine sebep olur. Fiziksel, sosyal ve psikolojik faktörler osteoporozlu hastanin yasam kalitesini önemli ölçüde etkilemektedir (5,6).Yas ve cinsiyet kemik kütlesi ve kirik riski açisindan en güçlü belirleyicilerdir. Yasin ilerlemesi ile hem kadin hem de erkeklerde kemik kaybi artmaktadir. Bu kemik kaybi kantitatif olarak kemik mineral yogunlugu ölçümü ile saptanabilir. Ayrica, etkilenen bölgelerin radyolojik degerlendirmesi, bilgisayarli tomografik incelenmesi ve histolojik düzeyde yapilan çalismalarla kemik kaybi hakkinda bilgi sahibi olunabilir. Kemik mineral yogunlugunda belirgin azalmalar saptandiginda osteoporozun ileri boyutlarda ve çesitli komplikasyonlar olusturdugu tespit edilebilir. Bu fiziksel degisimlerin yaninda dolayli yoldan psikolojik sorunlar da bulunabilir. Son yillarda osteoporozlu hastalarin yasam kalitesi degisik çalismalarda ve anketlerde degerlendirilerek, özellikle tedavilerin basarilarinin takibinde parametre olarak kullanilmaya baslanmistir (7,8,8,9). Osteoporozda yasam kalitesini degerlendirmek için Nottingham Saglik Profili , Beck ve Hamilton Depresyon skalalari, SF 36 (Short form 36) ve QUALEFFO-41 (Quality of Life Questionnaire of the European Foundation for Osteoporosis) gibi degisik ölçütler ve anketler kullanilmistir. Bunlardan herhangi birinin digerine üstünlügü bugün için kesin olarak söz konusu degildir. Ancak QUALEFFO-41’in osteoporozlu hastalarda dogru ve tekrarlanabilir sonuçlar verdigi çalismalarda gösterilmistir (7,8).Bu çalismanin amaci, postmenopozal osteoporotik kadinlarda depresyonun kemik kaybina ve yasam kalitesine olan etkisini arastirmaktir.
GEREÇ VE YÖNTEM
Çalismaya, I.Ü. Cerrahpasa Tip Fakültesi ABD poli-klinigine romatizmal agri sikayeti ile 1 yil içinde basvuran, menopoza girmis, Dual foton X-Ray Absorbsiometry (DEXA) ile primer osteoporoz tanisi konmus yas ortalamasi 65.0 +/- 6.9 olan 72 kadin hasta alindi. Çalismaya alinan kadinlarin ortalama menopoz süresi 17.5 +/-7.2 yil idi.Olgularin, en az 5 yildir menopozda olmasina, kirigi olmamasina, sekonder osteoartrit bulunmamasina, malignitesi olmamasina, son 3 aydir kemikle ilgili tedavi almamis olmasina dikkat edildi. Hastalarin hareket kisitlanmasi yoktu. Hiçbiri östrojen kullanmiyordu.Olgulara, klinik, radyolojik, DEXA ve laboratuvar incelemeleri yapildi. Yasam kalitesini degerlendirmek için SF-36 (Short form) ve depresyonu degerlendirmek için Hamilton Depresyon Skalasi kullanildi. Olgularin yakinmali bölgeleri ile sirt ve bel filmleri çekildi. Kemik mineral yogunlugu DEXA ile ölçüldü. Kemik yogunlugu ölçümü, lomber ve femur bölgelerinden yapildi. Ölçümler (Hologic QDR 4500 SL) dual foton absorbsiyometresi ile gerçeklestirildi. Tarama hizi 8 m/sn, tarama süresi yaklasik 20 dk idi. Sonuçlar, L1-4 ve Femur T ve Z degerleri ortalamalari alinarak degerlendirildi. T degeri, -2.5 ve üzerinde olanlar ve bir bölgede bu degere sahip olgular, osteoporoz olarak belirlendi. Bu ölçümler hastalar hakkinda bilgi sahibi olmayan kisilerce yapildi. Femur ölçümleri dominant olmayan taraftan alindi.Laboratuvar ölçümlerinde, standart yöntem kullanilarak serum kalsiyum, fosfor, alkali fosfataz, osteokalsin, D vitamini, kreatinin, 24 saatlik idrarda kalsiyum ve fosfor atilimi ile kreatinin klirensi degerlendirildi. Tedavinin güvenilirligi açisindan karaciger ve renal fonksiyon testleri ve klinik degerlendirilmeleri yapildi. Bu bulgular tüm hastalarda normaldi.Olgularin demografik özellikleri ayrintili olarak yazildi. Agri derecesi (VAS’a göre) belirlendi. Olgularin agrisi VAS, yasam kalitesi SF-36, depresyon derecesi Hamilton Skalasi ile degerlendirildi. Hamilton Skalasi’na göre 13 ve üzerinde puan alanlar depresif olarak kabul edildi. Grafiyi degerlendirenler çalismada yer almayan kisilerdi.Olgular iki gruba ayrildi;1. grup; Depresyonu olan postmenopozal osteoporozlu grup2. grup; Depresyonu olmayan postmenopozal osteoporozlu grup.Istatistiksel analizler SPSS for windows ile yapildi. Tanimlayici istatistik ile ortalama, standart sapma, frekans saptandi. Gruplarin karsilastirilmasinda Mann Whitney U testi kullanildi. Femur total T skoru ve L1-L4 Z skoru ile Hamilton sklasi arasinda Spearman testi ile korelasyon analizi yapildi.
TARTISMA
Osteoporoz kronik bir hastaliktir. Kronik hastaliklar fizik ve psikolojik bozukluklar meydana getirirler. Osteoporozda fizik degisiklikler zamanla psikolojik sorunlara yol açabilir. Gelisen fonksiyonel kayiplar kendine bakim ve günlük yasam aktivitelerini de etkileyebilir (4,5,6,5,6,7,8,9,10,5,6,7,8,9,10,11,5,6,7,8,9,10,11,12). Zamanla sosyal aktivitelere katilma, ziyaret ve hobilerde kisitlanma meydana gelebilir. Bunun sonucu sosyal izolasyon, depresyon ve anksiyete gelismesi olabilir (13,14). Bu degisiklikler osteoporozlu hastanin yasam kalitesini önemli ölçüde etkileyebilir. Bunlara uyku bozukluklari, istahsizlik, yorgunluk, sosyal uyumsuzluk ve ölüm korkusu gibi sorunlar eklenebilir (15).Osteoporoz, tüm iskelet sistemini etkilese de yakinmalara özellikle omurgada neden olur. Hastalarin büyük çogunlugunda sirt ve bel agrilari bulunur. Bizim olgularimizda da depresyonu olan ve olmayan gruplarda aksiyel lokalizasyon ön planda idi (ortalama %51.9-%57.8). Osteoporozlu olgular, agri, boy kisalmasi, sirt kamburlugunda artis ile yürüyüs ve denge bozuklugundan yakinabilirler. Olgularimizin tümünde agri vardi. Agrinin nedeni arastirildiginda osteoporozda agri genellikle periostal kaynaklidir, bu da mikro ve makro kiriklara baglidir. Ayrica yumusak dokularin gerilme, kompresyon ve inflamasyonu sonucu da agri olabilir (16).Yas ve cinsiyet kemik kütlesi ve kirik riski açisindan en güçlü belirleyicilerdir. Yasin ilerlemesi ile hem kadin hem de erkeklerde kemik kaybi artmaktadir. Osteoporoz kadinlara oranla erkeklerde daha az görülmektedir (17). Bunun nedenleri arasinda, erkeklerdeki kisa yasam beklentisi, iskelet gelisimi sirasindaki yüksek kemik kütlesi orani ve kemik yikimini hizlandirici menopoz esdegeri bir durumun olmamasi sayilabilir (18,19). Çalismamiz postmenopozal depresyonlu ve depresyonu olmayan kadinlarda yapildi. Depresyonu olmayanlarin ortalama yasi 64.1 +/- 6.2, menopoz süreleri ortalama 16.5 +/- 6.2 yil ve menopoz yasi 47.6 +/- 5.4 iken diger grupta ortalama yas 66.5 +/- 7.8, menopoz süresi 19.2 +/- 8.6 ve menopoz yasi 47.2 +/- 4.4 olarak bulundu. Her iki gruptaki olgular da yasli ve uzun menopoz süresine sahipti. Bu iki faktör, osteoporoz gelisiminde risk faktörleri idi (20,21,21,22).Osteoporoz genellikle ileri yaslarda görülür. Bu yas grubunda metabolik, dejeneratif, tümöral ve psikolojik hastaliklar sik meydana gelmektedir. Yas ilerledikçe psikolojik sorunlardan depresyon ön plana çikmaktadir. Kronik hastaliklarin depresyona neden oldugu da bilinmektedir (3,4). Michelson ve arkadaslari yaptiklari çalismada osteoporoz ile depresyon arasinda pozitif bir iliski oldugunu göstermislerdir (23). Schweiser ve arkadaslarinin yaptiklari diger bir çalismada major depresyon tedavisi gören hastalarda düsük lomber kemik yogunlugu saptanmistir (24). Halbreich ve arkadaslari da ayni sekilde major depresyon nedeniyle tedavi altinda olan hastalarda kemik mineral yogunlugunu düsük olarak saptamislardir (25).Bizim olgularimizin %37.5 (n=27)’sinde depresyon bulunmaktaydi. Bu olgularimizda, depresyon bulunmayanlara göre kemik mineral yogunlugunun daha düsük oldugu bulundu (Tablo 2). Yine depresyonu olanlarda, Hamilton skalasina göre skoru yüksek olanlarda kemik mineral yogunlugu degerlerinin daha düsük seviyelerde oldugu tespit edildi. Bu sonuç özellikle L1-4 Z skoru ve Femur total T skorunda belirgindi (Sekil-1, Sekil-2). Depresyon derecesinin artmasiyla KMY degerleri negatif bir korelasyon göstermektedir. Olgularimizin ileri yasta ve menopoz sürelerinin uzun olmasi, agrinin kronik ve ortanin üzerinde saptanmasi, depresyona zemin hazirlayan faktörler olarak düsünülebilir. Yukarida belirtilen çalismalarda alinan sonuçlarla bizim sonuçlarimiz uyumluluk göstermektedir.Saridogan-Eryavuz ve arkadaslari, 37 postmenopozal osteoporotik omur kirigi saptanan kadin hastada yasam kalitesini degerlendirmek için QUALEFFO-41 ve SF-36 indekslerini kullanmislar ve osteoporotik vertebra kiriklarinin günlük yasam aktivitesi ve genel ruh halinde degisiklikler yaptigini saptamislardir (26).Toplam 304 kadinin incelendigi bir çalismada aralarinda QUALEFFO-41 ve SF-36’ninda incelendigi dört ayri sorgulama yöntemi karsilastirilmis ve hepsinin de uygulanabilirligi ortaya konmustur (27).Çalismamizda SF-36 her iki grupta da düsük degerlerde bulundu. Ancak depresyonu olanlarda diger gruba göre istatistiksel açidan anlamli olarak daha azdi. Osteoporozlu olgularda depresyonu olsun veya olmasin klinik semptom ve bulgular esliginde yasam kalitesinin degerlendirilmesinin önemli oldugu vurgulanabilir. Literatür taramasinda osteoporozlu olgularda yasam kalitesinin düsük oldugu ve bizim çalismamizdaki sonuçlarla uyumluluk gösterdigi belirtilebilir.Sonuç olarak, çalismamizda osteoporozlu olgularda depresyonun olabilecegi, depresyonlu olgularda kemik mineral yogunlugunun daha düsük seviyelerde olabilecegi ve bu olgularda yasam kalitesinin belirgin olarak azalmis olabileceginden bahsedilebilir.