Diğer

Doruk Kemik Kütlesi. Heredite ve Degistirilebilen Faktörlerin Rolü

  • Taciser Kaya
  • Rezzan Günaydin

Turk J Osteoporos 2003;9(1):-

ÖZETOsteoporoz, düsük kemik mineral yogunlugu ve kemik kirilganliginda artisla karakterize bir metabolik kemik hastaligidir. Düsük doruk kemik kütlesi osteoporoz için bir risk faktörü olarak degerlendirilmektedir. Heredite, fiziksel aktivite düzeyi ve beslenme, doruk kemik kütlesi degisikliklerini belirlemede önemli rol oynamaktadir. Doruk kemik kütlesinin genetik olarak programlanmasinda rol oynayan çok sayida aday gen üzerinde çalisilmaktadir. Doruk kemik kütlesi olusumunda genetik etkilenmenin oraninin % 50-85 oldugu bildirilmektedir. Ancak genetik programlanmanin olumsuz sonuçlarinin, diyet, egzersiz gibi düzeltilebilir çevresel faktörlerdeki bazi ayarlamalar ile bir dereceye kadar degisebilecegi ileri sürülmüstür.Anahtar kelimeler: Genetik, osteoporoz, doruk kemik kütlesi. SUMMARYOsteoporosis is a metabolic bone disease that is characterized by low bone mineral density and increase in fragility of bone. Low peak bone mass has been considered as a risk factor for osteoporosis. Heredity, physical activity level and diet are of importance in the determination of variations in peak bone mass. Investigations have been continuing on numerous candidate genes playing a role in the genetic programming of  peak bone mass. It has been suggested that heredity may account for about 50-85% of the variation in peak bone mass. However, negative consequences of genetic factors may be  changed by the modification of some environmental factors such as diet and physical activity.Key words: Genetic, osteoporosis, peak bone mass.  

GIRIS

Osteoporoz, kemik kirilganliginda ve kirik riskinde artisa yol açacak ölçüde düsük kemik kütlesi ve kemik dokunun mikromimarisinde bozulma ile karakterize bir iskelet sistemi hastaligidir (1). Osteoporotik kirik riskini büyük ölçüde belirleyen faktörler doruk kemik kütlesi (DKK) ve kemik kayip hizidir (2-6). Kemik kütlesi, kemik kuvvetini belirleyen tek faktör degilse de bu açidan önemli bir rolü oldugu ve bir dereceye kadar kontrol edilebilir varsayildigi için ilgi odagi haline gelmistir (2,3,4,5,6,3,4,5,6,7). DKK, büyüme ve gelisme sirasinda artarak erken eriskinlik dönemi boyunca konsolidasyonunu tamamlayan maksimum kemik mineral dansitesi olarak tanimlanabilir (8). Büyüme çagindaki kemik kütlesi artisini heredite, cinsiyet, diyet, fiziksel aktivite, hormonal durum gibi çok sayida faktör etkilemektedir (2,3,4,5,6,3,4,5,6,7,8,9). Ayrica makroyapida süregelen degisiklikler (geometri, boy, kemiklerin boyutu vs.) de DKK’nin kazanilma sürecine etkilidir. Bir bireyin kemik dansitesi, DKK ve sonraki kemik kaybinin derecesi ile belirlendigi için, DKK’nin yüksek düzeyde tutulmasindan sorumlu olabilecek faktörlerin anlasilmasi ileri yaslardaki kiriklarin önlenmesi için kritik bir önem tasimaktadir (8). Önlem konusunda 2 türlü yaklasim vardir; ilki iskelet gelisimi sirasinda DKK’ni artirmak, ikincisi ise menopoz sonrasinda kemik kayip hizini azaltmaktir (10). Osteoporoza yatkin bireylerin puberteden önce tanimlanabilecegi ileri sürülmüstür. 30’lu yaslardaki nüfus dagilimi içinde yer alan bir kisi; kemik kütlesi bakimindan doruk degere sahipse, 70li yaslarda da doruk degere sahip olanlar arasinda yer almasi beklenir (11).


DKK NE ZAMAN KAZANILIR?

Iskeletteki en hizli büyüme ve gelisme, genetik etkilenmenin en güçlü oldugu erken çocukluk ile geç adolesan dönem arasinda olmaktadir (12,13). Kemik gelisiminin yaklasik %60’i adolesan çagda gerçeklesmektedir (14). DKK’ne erisme yasi, en erken 17-18 en geç 35 olarak belirtilmistir (4,5,6,7). Matkovic ve arkadaslarina göre vertebral ve femoral kemik kütlesi 2. dekad sonlanmadan önce maksimum gelisimini saglamaktadir (15). Puberte sirasinda kemik kütlesi artisi, farkli iskelet bölgeleri için es zamanli degildir (2). Proksimal femurda 20 yas öncesinde doruga ulasilir; total iskelette ise bu, 6-10 yil sonra gerçeklesir (15). Femur diafizi için bu dönem kizlarda 15-18 yastir (13). Lomber omurga ve femur boynunda DKK kazaniminin en fazla oldugu dönem kizlarda 11-14, erkeklerde 13-17 yaslar arasidir (5,6,7,8,9,10,11,12,13). Kizlarda DKK’ne daha erken ulasilmasina karsin, DKK edinildigindeki kemik mineral yogunluklari erkeklerinkine benzerdir (8). Ancak adolesan kizlarda, hem lomber hem femoral bölgede kemik kütlesi kazanimi, 16 yastan sonra sinirlidir. Bu bilgi, DKK kazanimini en üst düzeyde tutmayi amaçlayan önleme programlarinda göz önünde bulundurulmalidir (5).


DORUK KEMIK KÜTLESI VE HEREDITE

Genç eriskin çagda edinilen DKK, genetik kontrol altindadir ve ileri yaslardaki kemik mineral yogunlugunun (KMY) önemli bir göstergesidir (10,11,12,13,14,15,16). DKK olusumundaki genetik etkilenmenin orani %70 (11,12,13,14,15,16,17) ya da 3/4 olarak (6) bildirilmektedir. Eckstein M ve arkadaslari kemik kütlesindeki degiskenligin %50-85’inden hereditenin sorumlu tutulabilecegini bildirmislerdir (18). Ikiz çalismalari ve anneler ile kizlari arasindaki ailesel benzerlik çalismalari göstermistir ki; diyet, cinsiyet, irk, egzersiz gibi faktörlere ek olarak genetik faktörler de DKK olusumunda rol almaktadir (Tablo 1) (10). Bunlar arasinda en yaygin çalisilan aday genler, vitamin D reseptör (VDR) geni, östrojen reseptör ve kollajen1 a1 genleridir. (19). Bu genlerden vitamin-D reseptör (VDR) geninin doruk kemik kütlesini belirlemede önemli bir rolü oldugu ileri sürülmektedir (4). Bu gen 12q13-14 kromozom bölgesinde yer almaktadir (21). Vitamin-D reseptör geni kodon polimorfizmi, düsük doruk kemik kütlesi ile birliktelik göstermektedir (20-22). VDR genotipi çocuklardaki kemik dansitesi degisikliklerini belirleyici bir faktör ve kalsiyum desteginin yararini kestirmede potansiyel bir yardimci olabilir (8). Eckstein M ve arkadaslari VDR gen allelleri ve düsük KMY arasinda bir iliski olmadigini ve menars yasinin KMY’nu belirlemede daha önemli bir ölçüt oldugunu, ancak düsük KMY’lu kadinlarda kalsiyuma duyarli reseptör geni(CaSR) polimorfizmine bir egilim oldugunu belirtmislerdir (18). Bir diger genetik belirleyici, büyüme hormonu-insülin benzeri büyüme faktörü 1 (GH-IGF1) aksisidir (2,3,4,5,6,7,8,9,3,4,5,6,7,8,9,10,11,12,13,14,15,16,17,18,19,20,21,22,23,24). IGF-1 geni sitozin-adenin polimorfizmi ile hem lomber omurga hem de proksimal femur kemik mineral yogunlugu arasinda iliski vardir (24). Bir çalismada 24 yasindaki saglikli bir erkekte boya göre düzeltilmis kemik kütlesi degisikliklerinin yaklasik 1/3’inin gece boyunca salgilanan maksimum GH sekresyonundaki degisikliklerden etkilendigi gösterilmistir (6). Kemik kütlesini genetik olarak kodlayan tip-I kollajen, kemigin baslica yapisal proteinidir. Osteogenezis imperfektali hastalarin çogunda tip I kollajenin pro a 1 ya da pro a 2 zincirinde mutasyonlar saptanmistir. Tip I kollajen a 1 geninin Sp1 baglanma bölgesindeki polimorfizm heterozigot ve homozigot resesif genotip tasiyan prepubertal çocuklarda dominant genotip tasiyanlara göre daha düsük bir spinal kemik kütlesi ile birliktelik göstermektedir (17). VDR gen polimorfizmi ile düsük KMY arasindaki iliskinin tartismali oldugunu ileri süren Roux S adli arastirici, gen çalismalarina iliskin en kesin bulgunun, tip 1 kollajenin Sp1 polimorfizminin düsük kemik kütlesi ve osteoporotik kiriklarla birlikteligi oldugunu ileri sürmektedir (25). Östrojen reseptör gen polimorfizmi hem adolesan erkeklerde hem de premenopozal genç kadinlarda kemik yogunlugu ile iliskili bulunmustur (16). Östrojen yetersizligi durumunda osteoklastik rezorpsiyon stimülasyonu yoluyla kemik kaybinin patogenezinde rol alan bir sitokin olan interlökin-6 (IL-6) kemik dansitesinin regülasyonunda rol aldigi düsünülen aday genlerden biridir. 5 allel geni tanimlanmistir ve b/c, c/c genotiplerinin osteoporoz için risk faktörü oldugu kabul edilmektedir (26). Düsük dansiteli lipoprotein reseptörü ile ilgili protein 5(LRP5) genindeki mutasyonlar, gelisim sirasindaki kemik kütlesi artisini etkilemektedir (27). Bu gendeki mutasyonlarin düsük kemik kütlesi ile karakterize osteoporoz-psödoglioma sendromuna yol açtigi bildirilmistir (28).Yakin zamanlarda apolipoprotein E 4 allelleri kemik kaybi ile ilgili adaylar genler arasinda yerini almis (29) ve omurga kemik kaybi ile iliskisi öne sürülmüstür (30). Apolipoprotein E(Apo E), osteokalsinin karboksilasyonunda rol alan vitamin K’nin baslica tasiyicisi olan silomikron partiküllerinden plazmanin arindirilmasinda önemli bir rol oynamaktadir. Ancak KMY’nun ve kemik döngüsünün biyokimyasal belirteçlerinin Apo E gen lokusundaki allelik varyasyonlarla iliskisini dogrulamayan yazarlar da vardir (31,32).


KALSIYUM DESTEGI VE FIZIKSEL AKTIVITE

Gens eriskin çagda tüketilen kalsiyum miktari, kemik gelisimi boyunca DKK’nin önemli bir belirleyicisi olmaktadir (10). Diyetle alinan kalsiyum, kemik üzerindeki pozitif etkilerini, eriskin çagda oldugundan daha fazla büyüme gelisme periyodunda gösterir (2,3,4,5,6,7,8,9,10). Düsük kalsiyum tüketimi, bu yaslardaki yüksek absorbsiyona karsin kalsiyum yetersizligine yol açmaktadir (10). Önemli bir nokta da kalitim ve çevresel faktörlerin tam olarak birbirinden ayrilamadigi gerçegidir (6). Genetik etkilenmelerin kemik gelisimine iliskin sonuçlari, düzeltilebilir çevresel faktörlerin (diyet, egzersiz vb.) ayarlanmasi ile degistirilebilir (2,3,4,5,3,4,5,6). Genetik olarak düsük kemik kütlesi gelistirmeye yatkin bireylerden diyetle alinan kalsiyumdan yararlanimi efektif olanlar, yetersiz kalsiyum tüketmeleri durumunda ideal doruk kütleye, tüketilen kalsiyumu efektif olarak kullanamayanlardan daha fazla yaklasmaktadirlar. Fakat yeterli tüketim durumunda bu iki gurup bireyin ayrimi zordur. Böylece çevresel faktörlerin degistirilmesi ile genetik etkilenme de degismektedir (6). 10-17 yasindaki adolesan kizlarda Ca++ desteginin omurga ve kalça kemik yogunlugunu artirmada efektif oldugu bulunmustur (35). 14-16 yasindaki kizlarin kalsiyum destegi gördügü bir baska çalismanin sonucuna göre, bu destegin kemik yogunlugu üzerindeki olumlu etkileri pubertenin baslamasindan sonra da sürmektedir (36). Ferrari ve arkadaslari 138 postmenopozal anne ve prepubertal kizlari ile gerçeklestirdikleri çalismada, kemik mineral kütlesi için ailesel benzerligin puberteden önce ortaya çiktigini ve bunun trabeküler kemikte daha belirgin oldugunu saptamislardir. Buna göre trabeküler kemigin genetik faktörlerden etkilenmeye daha açik oldugu ve genetik etkilenmeleri azaltmada diyetle alinan kalsiyum (Ca++) miktarina, kortikal kemige göre daha az yanit verdigi ileri sürülmüstür (11). Ca++ tüketiminin kemik kütlesine katkisi, kemik dansitesinde %20 artis beklenebilecegi seklindedir (37). Erken yaslarda tüketilen kalsiyum miktari farkliliklari, DKK farkliliklarinin %5-10’undan sorumlu tutulabilir. Bu ölçüde bir farklilik küçük gözükse de, ileri yillardaki kalça kirigi riskinde %25-50 oraninda bir degisiklige yol açabilmektedir (6). Ancak bunun yaninda çevresel faktörlerin düzeltilmesi durumunda bile ailesel benzerligin sürmesi ve bu faktörlerden bagimsiz bir genetik etkilenme de olasidir (38). Ailesel benzerlik çalismalari çevresel faktörleri tam olarak kontrol altina alamamakta, beslenme ve fiziksel aktivite de herediteye katkida bulunmaktadir (10).Artmis protein tüketiminin üriner Ca++ atilimini artirdigi bildirilmekle birlikte (4), adolesan ve çocuklarda protein tüketimindeki degisikliklerin iskelet gelisimini ve DKK’ne ulasmadaki genetik potansiyeli modüle edip etmedigi bilinmemektedir. Protein tüketiminin, GH-IGF 1 sistemini harekete geçirebilecegi de unutulmamalidir (2). Bir baska bulgu da anoreksia nervozali adolesanlarda karacigerde IGF-1 geni ekspresyonu azalmasina ek olarak (39) GH’un etkilerine direnç nedeniyle (40) IGF-1 düzeyi azalmistir. Recker ve ark. Ca++ ve protein tüketimi artisinin genç eriskin bayanlarda spinal kemik kütlesi ile pozitif korelasyon gösterdigini ve yetmisli yaslardaki kalça kirigi riskinin, otuzlu yaslardaki düsük Ca++ tüketimi ile 2 kat arttigini bildirmislerdir (7). Otuzlu yaslara kadar kemik kütlesi kazaniminin tamamlandigi ve Ca++ tüketimi ve fiziksel aktivitenin bireysel seçimlerle artirilmasinin kemik kütlesi kazanimini artirdigi öne sürülmektedir. Ayrica 3. dekaddaki kemik kütlesi kazanimi için mevcut potansiyel ihmal edilmeyecek düzeydedir. Lise çagindaki kizlar yasam tarzlarindaki küçük degisikliklerle ileri yaslardaki kirik riskini azaltabilirler (7). Bu nedenle genetik programlanma tek basina üstesinden gelinemeyecek olumsuz bir faktör olarak degerlendirilmemelidir (6). Büyüme çagindaki Ca++ destegi, etkisini kemik döngüsü ve yeniden yapilanma sürecini baskilayarak göstermektedir. Bu geçici bir etkidir ve bu destegin kesilmesi ile hizli bir sekilde normal döngü hizina geçilmektedir. Dolayisiyla çocukluk ve adolesan çag boyunca sürekli yüksek Ca++ tüketimi maksimal DKK’ne ulasim için gereklidir (2). Kalsiyum, esik degeri olan bir diyet unsurudur; eriskin kemik kütlesi, esik degeri altinda bir tüketimle dogrudan iliskilidir ancak esik degerin üstüne çikmak ek bir yarar saglamaz. Bunun anlami sudur; belli bir esik degerin altinda kalsiyum tüketimi durumunda, genç bireyler genetik olarak belirlenmis doruk kütleye ulasamayacaklar demektir (6). Fiziksel aktivite ve D vitamini kaynagi olabilecek diger bir çevresel faktör olan günes isigindan yararlanma, prepubertal kiz ve erkeklerde kemik mineralizasyonu için gereklidir. Yasamin bu evresinde çevresel faktörlerin modifiye edilmesiyle DKK ve ileri yaslardaki kirik riski degistirilebilmektedir. Kemik kütlesi üzerinde cinsiyet farkliliklarinin etkilerine örnegin fiziksel aktivite gibi diger faktörler de katkida bulunabilir. Fiziksel aktivitenin femoral kemik kütlesi ile iliskisinin spinal kemik kütlesi ile olandan daha kuvvetli oldugu ve cinsiyet farkliliklarinin lokal etkileri (erkek çocuklarda femurda, kizlarda ise omurgada kemik kütlesinin daha fazla olmasi gibi) göz önüne alindiginda bu hipotez akla yakin gözükmektedir (41). Ayrica fiziksel aktivite düzeyi, GH üretimi üzerinde etkilidir (6). Bununla birlikte adolesan çagda asiri egzersiz pubertede gecikme ve amenoreye, dolayisiyla düsük kemik dansitesine yol açabilecegi unutulmamalidir (42).


1. 1.Bonner FJ, Chesnut CH. III et al. Osteoporosis. In. Delisa JA, Gans BM. (eds). Rehabilitation Medicine. Principles and Practice. Philadelphia. Lippincott Williams and Wilkins, 1998:. 0;0:75-1453.

2. Carrié Fässler AL, Bonjour JP. Osteoporosis as a pediatric problem. Pediatric Clinics of North America . 1995;42:811-824.

3. Leppälä J, Kannus P, et al. An early life femoral shaft fracture and bone mineral density at adulthood. Osteoporos Int . 1999;10:342-377.

4. 4.Kutsal YG. Osteoporoz. Ed: Beyazova M, Kutsal YG. Fiziksel Tip ve Rehabilitasyon. Ankara. Günes Kitabevi, 2000:. 0;0:1872-1893.

5. Theintz G, Buchs B, et al: Longitudinal monitoring of bone mass accumulation in healthy adolescents: Evidence for a marked reduction after 16 years of age at the levels of lumbar spine and femoral neck in female subjects. J Clin Endocrinol Metab . 1992;75:1060-1065.

6. Heaney RP, Abrams S, et al. Peak bone mass. Osteoporos Int . 2000;11:985-1009.

7. Recker RR, Davies MK, et al. Bone gain in young adult women. JAMA . 1992;268:2403-2408.

8. Soyka LA, Fairfield FP, Klibanski A. Hormonal determinants and disorders of peak bone mass in children. J Clin Endocrinol Metab . 2000;85:63-3951.

9. Javaid MK, Cooper C. Prenatal and childhood influences on osteoporosis. Clin Endocrinol Metab . 2002;16:349-367.

10. Matkovic V, Fontana D, et al. Factors that influence peak bone mass formation: a study of calcium balance and the inheritance of bone mass in adolescent females. Am J Clin Nutr . 1990;52:878-888.

11. Ferrari S, Rizzoli R, et al. Familial resemblance for bone mineral mass is expressed before puberty. J Clin Endocrinol Metab . 1998;83:358-361.

12. Glastre C, Braillon P, et al. Measurement of bone mineral content of the lumbar spine by dual energy x-ray absorbtiometry in normal children: correlations with growth parametres. J Clin Endocrinol Metab . 1990;70:1330-1333.

13. Bonjour J-P, Theintz G, et al. Critical years and stages of puberty for spinal and femoral bone mass acumulation during adolescence. J Clin Endocrinol Metab . 1991;73:555-563.

14. O’Brien M. Exercise and osteoporosis. Ir J Med Sci . 2001;170:58-62.

15. Matkovic V, Jelic T, et al. Timing of peak bone mass in Caucasian females and its implication for the prevention of osteoporosis. J Clin Invest . 1994;93:799-808.

16. Lorentzon M, Lorentzon R, et al. Estrogen receptor gene polymorphism, but not estradiol levels, is related to bone density in healthy adelescent boys: a cross-sectional and longitudinal study. J Clin Endocrinol Metab . 1999;84:4597-4601.

17. Sainz J, Tornout JMV, et al. Association of collagen type 1 a 1 gene polymorphism with bone density in early childhood. The Journal of Clinical Endocrinology and Metabolism . 1999;84:853-855.

18. Eckstein M, Vered I, et al. Vitamin D and calcium-sensing receptor genotypes in men and premenopausal women with low bone mineral density. Isr Med Assoc J . 2002;4:340-344.

19. Ferrari S, Rizzoli R, Bonjour JP. Genetic aspects of osteoporosis. Curr Opin Rheumatol . 1999;11:294-300.

20. Chen Y, Chen WC, et al. Relation of vitamin D receptor FokI start codon polymorphism to bone mineral density and occurence of osteoporosis in postmenopausal women in Taiwan. Acta Obstet Gynecol Scand . 2002;81:8-93.

21. Tokita A, Hisada K, Nishizawa K. Bone disease with vitamin D receptor abnormality. Nippon Risho2002. 0;60:50-345.

22. Chen Y, Chen WC, et al. Relation of BsmI vitamin D receptor gene polymorphism to bone mineral density and occurence of osteoporosis in postmenopausal women in Taiwan. Osteoporos Int . 2001;12:41-1036.

23. Nelson DA, Vande Vord PJ, Wooley PH. Polymorphism in the vitamin D receptor gene and bone mass in African-American and white mothers and children: a preliminary report. Ann Rheum Dis . 2000;59:30-626.

24. Kim JG, Roh KR, Lee JY. The relationship among serum insulin-like growth factor-i, insulin-like growth factor-1 gene polymorphism and bone mineral density in postmenopausal women in Korea. Am J Obstet Gynecol . 2002;186:50-345.

25. Roux S. The genetics of osteoporosis. Joint Bone Spine . 2001;68:6-482.

26. Weerakulwattana L, Tirawanchai N, Bunyaratavej N. Analysis of polymorphism of the interleukin-6 gene in Thai subjects with osteoporosis. J Med Assoc Thai . 2001;84:52-547.

27. Gong Y, Slee RB, et al. LDL receptor-related protein 5 (LRP 5) affects bone accrual and eye development. Cell . 2001;107:23-513.

28. Boyden LM, Mao J, et al. High bone density due to a mutation in LDL-receptor-related protein 5. N Engl J Med . 2002;346:21-1513.

29. Gortz B, Fassbender WJ. Genetics of osteoporosis. Orthopade . 2001;30:7-412.

30. Salamone LM, Cauley JA. Apolipoprotein E gene polymorphism and bone loss: estrogen status modifies the influence of apolipoprotein on bone loss. J Bone Miner Res . 2000;15:14-308.

31. Stulc T, Ceska R, et al. Bone mineral density in patients with apolipoprotein E type 2/2 and 4/4 genotype. Physiol Res . 2000;49:9-435.

32. Von Muhlen DG, Barrett-Connor E. Osteoporosis and apolipoprotein E genotype in older adults: the Rancho Bernardo study.Osteporos Int . 2001;12:5-332.

33. Meier DE, Luckey MM, et al. Calcium, vitamin D and parathyroid hormone status in young white and black women: association with racial differences in bone mass. J Clin Endocrinol Metab . 1991;72:10-703.

34. Gilsanz V, Skaggs DL, et al. Differential effect of race on the axial and appendicular skeletons of children. J Clin Endocrinol Metab . 1998;83:1420-1427.

35. Nowson CA, Green RM. Co-twin study of the effect of calcium supplementation on bone density during adolescence. Osteoporosis Int . 1997;7:219-225.

36. Lloyd T, Rollings N. The effect of starting calcium supplementation at age 12 or at age 14 on bone aquisition in teenage girls(abstract). J Bone Miner Res . 1995;10:4-152.

37. Katzman DK, Bachrach LK, et al. Clinical and antrophometric correlates of bone mineral acquisition in healthy adolescent girls. J Clin Endocrinol Metab . 1991;73:1332-1339.

38. Baudoin C, Cohen-Solal ME et al. Genetic and environmental factors affect bone density variances of families of men and women with osteoporosis. J Clin Endocrinol Metab . 2002;87:9-2053.

39. LeRoith D, Buttler AA. Insulin-like growth factors in pediatric health and disease. J Clin Endocrinol Metab . 1999;84:60-4355.

40. Golden NH, Kreitzer P, et al. Disturbances in growth hormone secretion and action in adolescents with anorexia nervosa. J Pediatr . 1994;125:60-655.

41. Jones G, Dwyer T. Bone mass in prepubertal children: gender differences and the role of physical activity and sunlight exposure. J Clin Endocrinol Metab . 1998;83:79-4274.

42. Frisch RE, Gotz-Welbergen AV, et al. Delayed menarche and amenorrhea of college athletes in relation to age and onset of training. JAMA . 1981;246:0-1559.